ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Gezi Parkı olaylarına dair…

ales- seviyye

24 Temmuz 2013 Çarşamba 17:31
  • A
  • A

Haziran ayından beri ülkemizin gündemine oturan, Pkk’ nın durulduğu günlerde manşetlerde yer alan,Gezi Parkı olaylarını iyi analiz etmek gerekir..

Eyleme katılan çevreciler(!) ilk zamanlarda kesilecek ağaçların kesilmemesi için protesto haklarını kullanmak istediler.
Daha sonra anlaşıldı ki amaç bu değilmiş. Amaç sandıkla, demokrasi yoluyla gelen hükümeti; illegal yolla, demokratik olmayan yolla düşürmeye çalışmakmış.
İlk günlerde çevre duyarlılığı ile hareket eden şahıslar ilerleyen günlerde çevrecilik ruhuna aykırı davranmaya başladılar. Sökülüp başka yere dikilecek olan ağaçlara zarar verdiler, fidanları söktüler. Üstelik yapılacak olan Topçu Kışlası ile yakından uzaktan alakası olmayan esnafın dükkânlarına ekmek teknelerine zarar verdiler.
Tabiî ki yapılan eylemin içerisinde iyi niyetli, sadece çevre duyarlılığı ile hareket eden vatandaşlarımız da vardır. Fakat bu yapılanlar Gezi Parkı olayları’ nın masumiyetini arka plana itti.
Eylemcilerin hatası nedir?
Anayasamızın 34.maddesi der ki:’’Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.’’
Evet eylemler önce silahsız ve saldırısız olarak başladı. Bu yüzden bu eylemi gerçekleştirmeye herkesin hakkı vardı. Fakat daha sonra herkesin(!) katılımıyla eylemlerin masumiyeti kalmadı. 34/2.fıkrada da belirtildiği gibi başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla polisler duruma müdahale etti.
Eğer sizin hakkınız benim hakkımı ihlal ediyorsa haklılığınız o noktada haksızlığa dönüşür. Kişinin hakkının üst sınırı diğer insanların hakkını ihlal ettiği noktaya kadardır. İhlal ettiği anda o eylemin o hakkın bir manası kalmaz.
Nitekim Gezi Parkı olaylarında da başkalarının çalışma hakkına, seyahat hakkına ve daha birçok hakkına tecavüz vardı.
Peki, hükümetin ve polisin suçu ne?
Kolluk kuvvetleri yani polisler ülkemizde asayişi sağlamak için vardır. Tabi bunu sağlarken kanunilik ve ölçülülük ilkesine uyması gerekir.
Burada polis kuvvetlerimizin kanunilik ilkesine uysa da ölçülülük ilkesine pek uyduğunu söyleyemeyiz. Biber gazı kullanımı bariz bir şekilde fazlaydı.

Ama polislere hakaret eden insanları da anlamak mümkün değil.
Üstlerinden aldıkları emirleri uyguluyorlar.
Ayrıca ortada bir nefs-i müdafaa var. Görüntüleri izleyenler fark edecektir. Polislerin üzerlerine havai fişek taş sopa atan provokatörler vardı. Polis kuvvetlerinin bunlara karşı duran adam gibi durmasını beklemeyin.
Hükümetin hatasının ise aniden küçük bir kıvılcımla büyüyen olaylara başta fazla itibar etmemesidir. Ve başta yapılan açıklamaların yatıştırıcı değil kışkırtıcı nitelikte olmasıdır. Belki de olayların bu denli uzamasının sebebi buydu.
Gezi Parkı olayları bize gösterdi ki..
Bu ülkede kargaşa çıkarmak kadar kolay bir şey yok..
Bu ülkenin empatiye, karşılıklı konuşmayla sorunlarını çözmeye ihtiyacı var.
Bu ülkede provokatörler kol geziyor…
Bu ülkede küçük kıvılcımlar çok rahat alev alabiliyor…
Bu ülkenin dayanışmaya kardeşliğe ihtiyacı var…

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.