ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Şirksiz İman İçin: el-Esma’ül Hüsna

Hakan Uzandı

21 Eylül 2013 Cumartesi 04:23
  • A
  • A

Âlemlerin kendi kendine oluşmayacağı konusunda bütün insanlar arasında kat’i bir ittifak vardır. Çünkü hiçbir şey yoktan var olmaz. Dolaysıyla âlemleri meydana getiren bir yaratıcı inancı mecburdur. Bu inancın dışında bir başka inanç mümkün değildir. Ateistler kendi küçük beyinlerinde başlayıp orada biten ve bırakın hakikati realiteyle bile bağını koparan sözler sarf edebilirler ama insan yalan söyleyebilen bir varlıktır. Onlara soralım bir şey yokken var olabilir mi? Âlemdeki her şeyin bileşenlerden oluştuğunu kendi başına müstakil bir gücü olmadığını bildiğimize göre bir yaratıcı inancı zaruri olarak karşımıza çıkacaktır. Onlar “tesadüf” gibi bir varlığa inandıklarını söyleyebilirler. Diyelim ki tesadüf var. O ilk madde nereden ortaya çıktı? Aslında çok koyu ateistler bile çok zaman Allah’ı itiraf ederler. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:

“Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "And olsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.” (Yunus Suresi: 22)

Şimdi geçelim ateistleri de diğer insanlardan bahsedelim. İnsanlar yaratıcı konusunda değişik fikirlere sahiptir. Laiklere göre tanrı göklerin işlerini görür yerlerin kanunu yapmak da onların hakkıdır. Eski bir inanış kendilerin ki… Mekke müşrikleri gibi… Hatta insanların çoğu laiktir. Rabbimiz şöyle buyurur:

“Onların (İnsanların) çoğu, ancak ortak koşarak Allah'a iman ederler. Allah tarafından kuşatıcı bir felaket gelmesi veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopması karşısında kendilerini emin mi gördüler? (Resulüm!) De ki: "İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim." (Yusuf Suresi: 106 – 108)

Ayette de görüldüğü gibi Rabbimiz, kendisine şirk koşularak oluşan bir imanı tanımıyor. Allah’a iman ettim diyorsan O’nun hâkimiyetini de kabul edeceksin. Özelde laiklere genelde bütün müşriklere Allahü Teâlâ (cc) şöyle hitap ediyor:

“And olsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.” (Ankebut Suresi: 63)

İşte yukarıda gördük ki, Mekke Müşrikleri Allah’a iman ettiklerini söylüyorlar ama iman iddiaları reddediliyor. Peki, gerçek iman nasıl olmalı? Ayetimizi okuyalım:

“Dinde zorlama yoktur!.. Hak ile batıl birbirinden ayrılmıştır. Artık her kim tağutu reddeder Allah’a iman ederse kopması mümkün olmayan bir kulpa sarılmıştır. Allah semii’dir, âlimdir.” (Bakara Suresi: 256)

Ayette iman etmek için tağutu reddetmek şartı getirilmiştir. İslam uleması tağutu reddetmeyenin müslüman olamayacağı hususunda kat’i olarak ittifak etmişlerdir. Tağut; Allahü Teâlâ (cc)’nın hükümlerine mukabil (onun yerine geçsin diye) hüküm icad eden her güce verilen isimdir. Bunun insan, şeytan, devlet veya ideoloji olması mahiyetini değiştirmez. Allah’ın haramlarını helal, helallerini de haram sayan bir kimsenin müslüman olmadığı hususunda kesin bir ittifak mevcuttur.

Allah’ın hâkimiyetine boyun eğen müslümanların bir görevi daha var. Allah’ı sevmek!.. Allah’tan korkmak!.. Bunun içinde Allah’ı bilmek gerekir. Allah’ı bilmek için de el-esma’ül hüsna’yı öğrenmeliyiz. Hz. Muhammed (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Gerçekten, Allah'ın doksan dokuz isimleri vardır, yüzden bir eksiktir, kim bu isimleri sayıp ezberlerse Cennet'e gider." (Buhari)

Bu hadis-i şerifte geçen “İhsa / ezberlemek” tabiri hakkında Ali Osman Tatlısu (rh. a) şunları kaydetmektedir:

“Bu kelimeye üç türlü mana verilmiştir. Saymak, ezberlemek, manalarını şuurla anlamak. Şu halde ihsa tahakkuk etmek için bu doksan dokuz ismi hem ezberlemek, hem manalarını öğrenmek hem de saymak gerektir. Yoksa papağan gibi sadece ezber etmek veya saymak kâfi değildir. İnsan gibi şuurlu bir mahlûka yaraşan da budur.

Bu doksan dokuz isme “İhsa İsimleri” denilir. Burada doksan dokuz âdetinin söylenmesi hasr için değildir. Yani Allahü Teâlâ (cc)’nın ancak doksan dokuz ismi vardır. Bunlardan başka yoktur manasına değildir. Belki yalnız ihsa isimlerini bildirmek içindir. Yoksa Kur’an’da Allahü Teâlâ’nın bunlardan başka isimleri de gelmiştir. Sonra hiçbir mahlûkatına bildirmediği isimleri de vardır.”

Cennete ancak Allah’a şirk koşmayan ve tüm peygamberlere iman edenler gireceklerdir. Allah’ın isimlerini bilmekte O’na yaklaşmamız ve O’nun bize yaklaşması için zaruridir. Bu yüzden Rabbimiz: “En güzel isimler (el-esmaü'l-hüsna) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır” (A’raf Suresi: 180) buyurmuştur.

Esasen insanların dünya ve ahiret hayatını mahveden en önemli amil Allahü Teâlâ (cc)’yı tanımamak veya yanlış tanımaktan kaynaklanmaktadır. Çarpıcı bir örnek olması sebebi ile aşağıdaki ayeti dikkatlerinize sunalım:

“(Müşrikler) Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.” (Yasin Suresi: 15)

Ayet-i kerime’de müşriklerin Peygamberleri sebepsiz olarak reddettikleri ifade edilmektedir. Ama ayette aynı zamanda Allah’a Rahman demektedirler. Bilindiği gibi “Rahman” çok merhamet eden manasına gelmektedir. Peygamberler ise dünya ve ahirette insanların sıkıntılarını çözmek ve kurtuluş yoluna iletmek için gönderilmişlerdir. Peygamberler olmasa insanlar ne Allah’ı tanıyabilir ne de sıkıntılarını halledebilirler. Peygamber göndermek ile Allahü Teâlâ (cc)’nın “Rahman” sıfatı arasında dolaylı değil direk bir ilişki vardır. Müşrikler Allahü Teâlâ (cc)’yı yanlış tanıdıklarından bu ilişkiyi kavramamışlar ve kendilerine gönderilen Peygamberleri inkâr etmişlerdir. Böylece hem dünyalarını hem de ahiret hayatlarını hüsranla sonuçlandırmışlardır.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.