ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Takiyye Yapmanın da Riskleri vardır Muhterem bey ..!

A.Hakan KARA

16 Mart 2014 Pazar 23:22
  • A
  • A

Cemaatlerin değişen ve gelişen kalabalıklar içinde yalnızlaşan insanlar için bir can simidi olacağını düşünüyorum. İnsanlar farklı nedenlerle bir araya gelebilirler. Bu durum baskın bir toplum içinde asimle olmamak için birleşen azınlık bir grup olabilir. Mensubu olduğu inanç sisteminin öngördüğü şekilde nesil yetiştirmek için çabalayan bir topluluk da olabilir.

Hatta siyasi iradeye baskı oluşturmak için bir araya gelmiş menfaat grubu da olabilir. Lakin bu oluşumlar zamanla güç zehirlenmesi yaşayarak elindeki bir takım enstrümanlar ile milli iradeyi gasp etme noktasına geldiğinde ise şu an olduğu gibi milli iradenin buna dur demesi de pozitif bir gelişmedir.

Burada önemli nokta hedeflenen amaca varmak için oluşumun sınırlarının net olarak çizilmesi, nerede durulacağının bilinmesi gerekir. Zira parlamenter demokrasi ile yönetilen sistemlerde seçilmemiş baskı gruplarının seçilmiş muhalefeti geride bırakacak derecede baskı uygulamak suretiyle siyasetin bu kadar içinde yer alması halk iradesini temsil eden seçilmişlerin itibarının zedelenmesine yol açar. Bu durum dini referansla yapılıyorsa ayrıca irdelenmesi gereken bir vakıadır.

Seçilmiş iradenin ortaya koyduğu icraatlar seçimle denetlenirken cemaat gibi baskı gruplarının bizatihi icranın içinde bu denli aktif olarak konuşlanması kontrol edilemeyen bir statüko oluşumuna yol açacaktır.

17 Aralık darbe girişimi ile başlayan süreç de tartışmaların özünü bu durum oluşturuyor. Medya, Yargı, Eğitim, Emniyet, Bankacılık, İş dünyası vs. bir çok alanda devasa bir oluşum haline gelmiş olan malum camia güç zehirlenmesi yaşadı. Bu kadar büyük bir oluşumun tahmin edileceği gibi klasik cemaat yapılanmalarında bulunan hiyerarşinin oluşması nerede ise imkansızdır. Bu surette kontrolün ne zaman kimin eline geçeği belli olmaz. Kontrol şu an olduğu gibi uluslararası çıkar gruplarının eline geçerek görülmeyen korku imparatorluğu şeklinde tezahür edebilir.

Yakın tarihte yüzleştiğimiz üniformalı statükonun devre dışı bırakılması sürecinde camianın katkıları inkar edilemez. Lakin askeri vesayetten boşalan alanı doldurmaya yeltenecek olmalarını iktidarın öngörememiş olması da telafisi zor olacak bir durumdur.

Ancak 2000 li yılların realitesi bu hatayı yapmaya iktidarı zorladı sanki.

28 Şubat sürecinde eğitim hakları gasp edilmiş İmam Hatip neslini göz önüne alarak konuyu daha iyi kavrayabiliriz. Askeri okula, polis kolejine, mühendislik fakültelerine, tıbba, hukuka girmesinin önüne engeller konmuş bir tabanla Ak Parti olarak nitelikli kadrolar oluşturmanızın imkanı elbet kısıtlı idi.

28 Şubat sürecinde bizzat Malum şahıs tarafından statükoya direnmemeleri takiyye yapmaları hatta baş örtüsünün teferruat olduğu telkin edilen zevat ise en iyi üniversiteleri bitirirken aslında suretine büründükleri statükonun şeklini almamaları da imkansızdı.

O gün, Allah’ın emrini her şeyden evla görenler şahsiyetlerini ve imanlarını sonuna kadar korumuş olsalar da devletin nitelikli kadrolarına yerleşecek vizeyi alamadılar.

28 Şubat sürecini takiyye yaparak atlatan bu camia ise, Ak Parti iktidarı ile birlikte devlet içinde bu kadar büyüme imkanı bulmuştur.

Zira birkaç ay önceye kadar Ak Parti iktidarı bu gruba pozitif ayrımcılık yapmakla suçlanırken bir anda camiayı bitirme planının bir parçası gibi lanse edilmeye çalışıldı malum cemaat medyası tarafından.

17 Aralık yargı darbesi girişiminden hemen sonra hükumet sözcüsü Bülent Arınç ‘ın sözleri son derece manidardı .!

Bu kadar alçalacak larını tahmin edemedik..

Bu durum Oslo ve MİT krizi gibi birkaç olayda ayyuka çıktı. Lakin dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi aklı başında bir devlet buna geçit vermezdi.

‘’Allah şirk, devlet şerik kabul etmez.’’

Dünya sahnesine Devletlerin ortaya çıkma felsefesinde bu durum vardır. Devletler Allah’ın yeryüzündeki iradesini paylaşırlar. Din olgusu bu yüzden Devletler için omurga niteliğindedir.

Orhun kitabeleri şu sözle başlar; Tanrı lütufkar olduğu için, benim de talihim olduğu için, hakan olarak tahta oturdum.

Yani Bilge Kağan, Allah’ın kendisi ile iradesini paylaştığını belirtmekte.

Kısaca Devlet kendisine ortak kabul etmez.

Kim olursa olsun.

Bir hoca efendi düşünelim; yıllardır sohbetleri dinlenip, insanları doğruya, Allah yoluna sevk ettiğine kanaat getirilmiş olsun. Son ana kadar duruşundan şüphe etmediğiniz bu zat bir anda seçilmiş iktidar ile güç kavgası içerisine girmiş, kavganın lehine sonuçlanmayacağını hissettiğinde ise devlet içine yerleştirmiş olduğu yandaşları vasıtasıyla aylardır sümen altında bekletilen üretilmiş sözde yolsuzluk dosyalarını ortaya koyarak milli iradeye karşı negatif algı oluşturmaya yönelik manipülasyonların odağında karşınıza çıksın..!

Ahitleşme kılıfı altında beddualarsa cabası.

Sorular çok net,

Dershaneler üzerinden yürüyen tartışmalar çıkmasa idi kamu oyu bütün bu gelişmelerden bi haber mi olacaktı ?

Bu soruşturmalar vardı madem, tarihlere bakılacak olursa aylar önce dosyalar kapatılmış !

Neden o zaman suçüstü yapmadınız?

Öyle ya varsa yolsuzluk daha fazla çalmalarını mı beklediniz ?

Ya da operasyon talimatı geç mi geldi ?

Adeta medya eli ile bir algı operasyonun yapılmasını hangi hukuk ile açıklıyorsunuz?

Daha ihalesi yapılmamış birçok projelerin toplam bütçe rakamlarını yolsuzluk olarak zikrettiniz.

Gezi olayları sırasında Taksim platformunun 3. köprü, Hava alanı ve kanal İstanbul projelerinin iptalini talep eden bildirisi ile 25 Aralıkta savcıların bu projeleri yürüten firmaların mal varlıklarına yönelik tedbir kararı çıkartmalarını sadece tesadüf olarak mı ele alıyorsunuz ?

Bunları nereye koyacaksınız ?

Bunlar da yetmez gibi Uganda’ daki rafineri ihalesinden tutun da statükoyu oluşturan yerleşik ailelerin vergi denetlemesinden nasıl kurtulacağına ve medya bankacılık gibi karmaşık ilişkiler ağının ortasında oraya buraya talimatlar versin.

Kendi gazetelerinin yazarının dediği gibi dini referanslar üzerinden siyasete bulaştıkça dini kimliğinden uzaklaşan bu zat-ı muhterem, karanlık sermaye grupları ile aynı potada Sn. Başbakanın şahsı üzerinden halkın iradesini devre dışı bırakmak için yapılmış planların odağında yer alıyorsa! bizim de durup düşünmemiz ve bir yerlere oturttuğumuz isimleri yeniden gözden geçirmemiz gereken bir istasyondayız demektir..

Son olarak ;

Köprüden geçene kadar ayıya dayı demenin bir riski vardır. O da köprüyü geçmeden köprü yıkılır da altında kalırsanız geride kalanların size ayının yeğeni idi demeleri muhtemeldir.

Zira son çıkışını geçtiğiniz köprü ayının köprüsü.

İslami referansları kullanarak bu denli kavram kargaşalarının odağında yer alıyor olmanızı bu millet hazmetmez.

Artık size ve karmaşık ilişkilerinize ‘’hüsnü zan’’ ile bakılmaya çalışıldığı günler geride kaldı.


Saygıyla

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - umit t.:20 Mart 2014, Perşembe 10:04

    elinize yüreğinize sağlık...