ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Demokrasi amaç mı, yoksa araç mı?

A.Hakan KARA

11 Temmuz 2013 Perşembe 00:49
  • A
  • A

Demokrasi, tüm vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yunanca "dimokratia" sözcüğünden türemiş, Türkçeye; Fransızca democratie sözcüğünden geçmiştir

Demokrasinin ana yurdu Eski Yunan'daki filozoflar Aristo ve Eflatun demokrasiyi eleştirmiş ve o zamanlarda halk içinde "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlar kullanmış olmalarının etkilerini hala görmekteyiz.

İlk önce şu soruya cevap arayalım; Demokrasinin lokomotifi kimlerdir? Halk mı yoksa seçkinler mi? Aristo ve Platon’un iddia ettiği gibi, günümüzde yüzde yüz halkın yönetimde olduğu bir sistem mevcut değildir. Zaten temsili demokrasi avamın yönetimde söz hakkını ciddi şekilde sınırlıyor. Ülkelerin nüfus yoğunluğu ve diğer teknik etkenler göz önünde bulundurulduğunda, temsili demokrasinin bir zorunluluk hali oluşturduğu aşikardır. Sonuç olarak avam ile seçkinler gücü paylaşmış bulunuyor. Tabii ülkemizde olduğu gibi seçim barajı ile partilerin sandalye dağılımını hesaba kattığımızda seçkinlerin bir adım ileride olduğunu da söyleyebiliriz.

Burada seçkinlerden kastımız asla halkı temsil eden seçilmişler değildir, daha çok doğuştan bir takım haklara sahip dolaylı yönlerden yönetimi etkileyebilen azınlıktan kast ediyoruz.

Yakın zaman önce Türkiye nin önde gelen ulusal televizyonlarından birinde yayınlanan bir tartışma programında, mesleğinde hiç de önde gelmeyen bir manken eskisinin ettiği sözler bugün söylenmiş gibi aklımda;

‘’Dağdaki çobanın oyu ile benim oyum eşit mi olacak!’’

Bir diğer örnek ise, kendilerini ‘’aydın’’ sanan azgın azınlığın halkı,

‘’bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, makarnacı, kömürcü’’ diye tarif etmesi.

Sorunun temelinde binlerce yıldır bu bilinçaltı yatıyor galiba.

Aslında bu soruna bizim kültürümüzde çok önceleri net olarak cevap verilmişti;

‘’Yaratılanı Yaratandan Ötürü Sevmek’’.

Burada sevmenin temelinde katlanmak yatıyor. Severseniz katlanmak daha kolay olur. Yaratılanı sevebilmeniz için de öncelikle yaratanla pozitif bir hukukunuzun bulunması gerekiyor. Belki karşılaştığımız bütün bu sorunlara materyalist batı penceresinden cevaplar aradığımız için çıkmaz sokaklarda dolaşıyoruz.

Batı kültürü diyor ki; ‘’Seversiniz ya da sevmezsiniz, katlanmak zorundasınız’’

Katlanma sırası kendilerine geldiğinde ise bugün olduğu gibi yan çiziyorlar.

Bu yüzden olacak ki batı Avrupa da bir Caminin minaresine dahi tahammül gösterilemiyor, başta Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerde ise binlerce yıldır Kilise, Havra ve camiyi aynı karede resmeden tahammülü, hatta hoş görüyü sıkça görebiliyoruz.

Bizim özellikle de Anadolu Müslüman kültüründen gelen kodlarımız önce sevmeyi salık veriyor, yani bir şeyler sorun haline gelmeden başta önüne geçilmiş oluyor. Ayrıca insanın sevmediği birine katlanması hayli zordur.

Dili, Dini, Irkı ne olursa olsun, Biz yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz.

Bundan daha ziyade bir hümanist yaklaşım var mıdır?

Bizim kültür kodlarımızda, ülkelerinde ileri demokrasi olduğunu iddia eden bir çok ülkede olduğu gibi aslında çoğunluğun tahakkümünden ziyade, demokrasinin en ileri tanımlarından birisi olan çoğulcu bir yaklaşımı görüyoruz.

Yaşadığımız toplumda siyasi görüşümüz, kültürümüz ne olursa olsun azınlıkta ya da çoğunlukta olalım, birbirimize katlanabildiğimiz kadar mutlu olabiliriz. Zira ne çoğunlukta olmak mutlu, ne de azınlık olmak mutsuzluk sebebidir.

Bir başka husus ta, yapılan birçok bilimsel araştırma da; demokrasinin asgari şartı olan seçimlere, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanlar daha çok rağbet gösteriyorlar. Ya da herhangi bir ülkedeki alt gelir grubunda bulunan insanların, eğitimli ya da ayrıcalıklı kesimlere nazaran seçimlerde oy kullanma oranı bir hayli yüksek bulunuyor. Bunun tek bir izahı var, imkanları sınırlı olan insanlar kendilerini ancak sandıkla ifade edebiliyorlar.
Zira yönetime başka yollardan müdahale etme şansları bulunmuyor.

Bu durum gelişmekte olan demokratik sistemlerde halkın vicdanının yönetime pozitif yansıması anlamına geliyor ki bu da sihirli kavramlarla toplumları dizayn eden güçlerin hesaplarının zaman zaman tutmadığı anlamına geliyor.

Demokrasi araç mıdır yoksa amaç mı?

Eğer Demokrasi amaç olsa idi binlerce yıldır ilk defa, Demokrasinin asgari şartı olan seçimlerle iş başına gelmiş olan Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’ yi bir askeri darbe ile deviren Mısır ordusuna, somut bir tepki ortaya koyardı batı dünyası. Hatta işlerin bu noktaya gelmesine ilk baştan izin vermezlerdi.

Ortada çok daha vahim bir durum var aslında, o da ABD başta olmak üzere AB ve gelişmiş ülkelerin, üniforması ile dünya kamuoyunun önüne çıkıp halkın büyük çoğunluğunun oyları ile iş başına gelmiş, Müslüman Kardeşler iktidarını sonlandıran ve yine halkın oyları ile yapılmış olan anayasayı askıya aldığını söyleyen Mısır Genelkurmay Başkanı Abdul Fatah Saeed Hüseyin Khalil El-Sisi’ nin yaptığına darbe diyememiş olmalarıdır.

Demek ki demokrasi denilen şey iddia edildiği gibi sadece İslami kesim için değil, kendilerini demokrasi havarisi sayan batı bloğu içinde yalnız amaca aralanan açık kapı niteliğindedir. Çıkan sonuç amaçlarına hizmet etmediğinde ise bütün bu sihirli kavramları silip atabiliyorlar.

Yüce Yaratıcı Maide suresi 44 üncü ayetinde;

‘’Şu halde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.’’ buyuruyor.

Hal böyle iken demokrasinin amaç mı, yoksa araç mı olacağı yönündeki fikirlerini yıllar önce bir konuşmasında dile getiren Başbakan R.Tayyip Erdoğan, gelinen nokta itibari ile haklı çıktı.

Daha 1948 yılında yayımladıkları insan hakları bildirisi ile içini dolduramadıkları kavramların havarisi kesilen batının hali ortada,!

‘’Ulusal çıkarları söz konusu olduğu için’’ darbeye darbe diyemiyorlar ne yazık ki!.

Oysa dünyanın yazılı en eski insan hakları evrensel beyannamesi niteliğinde olan Peygamber efendimiz (SAV) kaleme aldığı veda hutbesini okumaya, anlamaya ve tatbik etmeye ne kadar muhtaç durumda insanoğlu.

Bugün, dünden daha aşikar değil mi her şey.

Demokrasinin bizim içinde araç olma vakti gelmedi mi sizce?

Saygıyla.

YORUM YAZ
TOPLAM 2 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - İhsan Görmez:17 Temmuz 2013, Çarşamba 17:24

    Amacı Hak olmayan müslüman olur mu? yazar arkadaş ne güzel yazmış demokrasi falan hikaye biz müslümanların rehberi kurandır. Rehberi kuran olmayan müslüman değildir..

  • - mehmet şenocak:11 Temmuz 2013, Perşembe 13:58

    demokrasi araç olacaksa amacımız ne olacak ?