ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

KÜL-AZIK VE TÜRKLERDE BESLENME SİSTEMİ

Gökhan Akyüz

31 Mayıs 2014 Cumartesi 17:39
  • A
  • A

Türklerin Beslenme Sistemi de kültür seviyelerini anlamamıza büyük ölçüde yardım eder. Fransız ve Çin mutfakları ile beraber ünü olan Türk mutfağının 10. - 13. yüzyıllarda doğduğu muhakkaktır. Başlıca besin maddeleri, koyun eti ve yemekleridir (şiş, çevirme, yahni, göğeç). Anadolu Selçuklu Türklerinin hayatında süt ve sütten yapılan ( yoğurt, peynir, kaymak, yağ) yiyecek maddeleri büyük yer tutardı. Türklerin milli yemekleri Tutmaç Oğuzlarca da biliniyordu. Bir çeşit Mantı yemeğidir.

Et, Türklerin temel gıda maddesidir. Kaşgarlı Mahmud, Türklerin yemek için adları zikredilen hayvanların önem sırasına göre şöyle sıralamıştır. Kuzu, koyun, erkeç ve keçi, oğlak, at, tavuk, kuş ve balık... Halk genellikle koyun eti yiyor. Sığır sadece önemli zamanlarda ve ziyafetlerde kesilirdi. Bal ve yumurta Türklerin beslenme sisteminde pek fazla diğerleri kadar yer tutmuyordu.

Buğday ise Türklerin beslenme sisteminde pek büyük rol oynuyor. Un haline getirilerek çok çeşitli ekmek yapmasını biliyorlardı. Ana malzemesi undan tatlılar (Türkmek, höşmerim, kadayıf), yaptıkları, içecek olarak da bozayı sevdikleri biliniyor. Kımız, Buhsun gibi çeşitli milli rakıları yaparlardı . Bunların yanında otlarla, bal karıştırılarak Bal şarabı elde etmişlerdir.

Meyveleri taze olarak yiyorlardı. Meyvelerden şurup ve şarapda yapıyorlardı. Kış içinde kurutarak tüketiyorlardı. Meyve olarak ise Eflaki, elma, incir, kayısı, kavun, üzüm ve üzümden imal edilen pekmezden bahseder.

KÜZ-AZIK :

Kül-azık kelime yapısı olarak tam bir Türkçe addır. ‘‘Kül’’, yani toz türünden bir insan yiyeceği maddesi, yani ‘‘azık’’ anlamındadır. Hem ‘‘kül’’ hem de ‘‘azık’’ Türkiye Türkçesinde kullanılmakla beraber, böylesine bir yiyecek adı, Türkiye veya başka bir ifade ile Batı Türklerinin yakın yıllarda hafızasından silinmiştir.

Çok geniş coğrafi mekânlarda hareket edebilen Türklerin zaman ve mekan olarak uzun veya çok geniş çerçevedeki hareketlerinde, yiyeceklerini nasıl sağladıkları eskiden beri merak konusudur. Büyük askeri birliklerin hareketinde “koyun sürülerinin” orduları takip ettiği kaynaklarda görülüyor. Fakat daha küçük ve daha sür'atli birliklerde, mesela akıncılarda bu meselenin çözümü için tekliflerde vardır. “Pastırma”nın ortaya çıkışı rivayetleri gibi ancak Kül-azık’ın çeşitli yönleriyle yakından incelenmesi, Türkler ’in askeri veya başka amaçla uzun mesafeli seferlerindeki yiyecek meselesini çözümlemektedir.

Bugün, Kırgız Türkleri’nde kullanılmakta olan, fakat orada da tarihe karışmak üzere olan Kül-azık Türk hayatının içinde binlerce seneden beri yer alan yiyeceklerden birisi olmalıdır. Batı Türklüğünde, Kül-azığın yerini “Tarhana” veya “ovmaç” çorbasının aldığını, bu sebeple adının unutulmuş olabileceğini sanıyoruz.

Kül-azık, Batı Türklüğünde unutulmuş olmakla birlikte, Türkler’in binlerce yıllık hayatında ve Türk kültüründe çok önem verilmesi gereken yiyecektir. Çünkü uzun mesafeli ve zamanlı seferlerdeki en önemli yiyecek maddesidir.

Yukarıda da dediğimiz gibi konu önemlidir; Türk’ün geçmiş yüz ve bin yıllardaki hayatının çözümü için ipucu vermektedir. Türk atlıları yiyeceklerini geçtikleri yerleri yağmalayarak değil, kendi yanlarında getirdikleriyle karşılamaktaydılar. Sadece bu yönüne dikkat edilerek Kül-azık’ı iyi bilmemiz için yeterli olabilir. Çünkü Türk’ün geçmiş yüz ve bin yıllarda hep yağmacılık yapmadığına dair kesin bir delil olmaktadır.

Kısacası Kül-azık, hafif ve hareket kabiliyeti yüksek Türk atlı ordusunun, yiyecek ihtiyacının en hafif ve rahat ölçülerde karşılandığı bir besindir.

“Kültür” deyince halk şiiri, veya giyim kuşam anlayanların bu hususiyetlere dikkat edeceği yoktur.

Türk ordusunun veya Türk insanının sayıca çok kalabalık olmamasına rağmen, dünayada, pek çok devirlerde başarılı olduğu bir kesin gerçektir. Bu başarının temelinde askerinin/ordusunun üstünlüğü yatmaktadır. Türk ordusunun üstünlüğü, hareket kabiliyeti yüksek atlı birlikler halinde olması, ikincisi de demiri erken devirlerde bilip, çelik silahlara sahip olmasıdır. Atlı ordusunun başarısı, uzun mesafeleri kolaylıkla geçebilmesi, düşmana ani ve birden saldırmasıdır.

Türk ordusunun uzun mesafeleri kolaylıkla aşabilmesi onun hareket kabiliyeti yüksek bir düzeyde olmasıyla mümkündür. İnsanların ve atlarının, daha önemlisi insanların yiyecek ihtiyacının en hafif şekilde karşılanması onun hareket kabiliyetini arttırıyordu. Peki bu nasıl sağlanıyordu?

Aslında geçmiş yüz ve bin yıllarda Türk ordusunun yiyecek ve öteki ihtiyaçlarının nasıl karşılandığı pek merak edilmemiştir. Edilmişse de kolay cevap bulunmadığından üzerinde durulmamış, sadece alınan olumlu neticelere bakılmıştır.

İşte Türk askerinin, yiyecek ihtiyacını en düşük ağırlıkta, fakat çok yönlü karşılayan bir vakıa, Kül-azıktır.

Kırgız ansiklopedisi bu yiyeceği geçmişte uzun süreli yolculuğa çıkanların, “av” “gaza”ya gidenlerin tercihlerini yazıyor. Vambery’den öğrendiğimize göre hacca giden Türkistanlılar’ın yanlarında bu yiyecekten bulunuyordu(Bir sahte dervişin Asya’yı Vustaya Seyahati). Vambery adını açıkça belirtmediği bu yiyeceğe, hac dönüş seferi sırasında dikkat edecektir.

Vaktiyle ülkemizde de olduğu gibi, İç Asya’daki her Türk’ün yanında ateş yakma malzemesi, yani çakmak ve kav bulunurdu. Genellikle bir su başı olan konak yerinde kaldıklarında, yaktıkları ateşte, yanlarında taşıdıkları metal bir kaba yeteri kadar kül=toz azık koyup, yeniden su ile pişirip yiyebiliyorlardı. Bu yiyecek sadece et ve tahıldan ibaret olmadığından insan hayatı için çok yararlıydı.

* * *

Twitter: @GokhanAkyuz1453

https://twitter.com/GokhanAkyuz1453

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.