ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

TSKB'nin (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası) Deşifresi

fatih şahintürk

03 Ocak 2014 Cuma 22:51
  • A
  • A

Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası’nı (TSKB) daha önceden deşifre etmem gerekirdi…

Gecikmiş bir yazıdır, itiraf ediyorum…

Bu ülkede nasıl kapitalist olunur”, “nasıl devlet desteğiyle holding olunur ve ayakta kalınır”, olmak isteyen varsa, bu yazıyı iyi okumasını tavsiye ederim…

Tabi, her zaman olduğu gibi bu deşifresizasyonu, endogomi, yani aile içi evlilik yapan aileler çerçevesinde incelemem gerekirdi, öyle yaptım…

Beyaz Türk Jet Sosyete, benim tabirimle “yerli Evangelistler”in bu ülkenin milli sermaye değerleriyle nasıl bugünlere geldiğini, belki de ilk, paylaşıyorum…

Hazır mısınız?

Konuya girmeden önce, konu ile ilgili bir olay anlatmam gerekiyor:

Şişli Terakki Lisesi’nin çekirdeği olan Şemsi Efendi İlköğretim mektebinin kurucu ailelerinden biri olan Karakaşi Bezmen’lerin sahibi olduğu Santral Holding’in ilk şirketi olan Santral Mensucat Fabrikası, bu ülkenin ilk “milli yatırım”larından biri olarak, 1929 yılında kuruldu. İleride Tekstil piyasasının devlerinden biri olacak bu şirketin hissedarları müflis iş adamı Halil Bezmen’in dedesi Halil Ağa ve Taranto Biraderler (Bedi Taranto, Selim Taranto, Leon Taranto) idi. İsimlerden de anlaşıldığı gibi, Halil Ağa Seferad Sefarad Musevi, Taranto biraderler ise İtalyan Musevisiydi… Dikkat çeken nokta, hissedarlardan Halil Ağa’nın, Taranto Biraderler ile yaptığı anlaşma gereği, ortaklar diğerinin onayı olmadan hisselerini satamayacaktı.

Kısa sürede büyüyen şirket, II. Dünya Savaşı esnasında çıkan Varlık Vergisi yüzünden zor günler geçirmişti… “D” harfiyle kodlanan dönmelerden, Yahudilerden servetinin dörtte biri oranında vergi alınacaktı. Vergiyi ödeyemeyenler Aşkale’ye sürgün edilecekti…

Sonrasını, bugün Silivri’de mahkûm Prof.Dr. Yalçın Hoca’dan, Küçük, dinleyelim:

Bezmen tarafının açıklamaları arasında, Tarantolar ile ortaklığın, 1942 yılında anonim şirkete çevrildiği yoktur; ayrıca iki taraf, 1942 yılında, diğerinin rızası olmadan, yeni ortak almamayı veya hisselerini satmamayı taahhüt ediyorlar, mühimdir.

Bu şartın önemi şuradadır; Taranto kardeşler, vergilerini ödemek üzere hisselerini satışa çıkardıklarında, çok iyi bir alıcı buluyorlar; Bezmen’ler bu satışa muvafakat etmiyorlar ve sonunda bunun üçte biri fiyatına alıyorlar. Bunun dışında, Fuat Bezmen, Halil Bezmen’in,“varlık Vergisi’nin yükü ile beraber, İş Bankası’ndan sağladığı sekiz yüz bin lira kredi, ailenin hayatta aldığı ilk borçtu” demektedir; İş Bankası’nı ol tarihte kesin devlet bankası kabul ediyoruz. Devlet, bazı Türkler için koyduğu vergiyi, kendi bankasından açtığı kredi ile ödettiriyor; bu kredi, “vergi olarak hemen Maliye’ye devredildi” haberi de var.

Taranto tarafı, Bezmen’e yardım için başvuruyor; “yardım için paramız yok, hisselerini satın almak için vardır” cevabını alıyor. Halil Ali Bezmen, hisseleri bir milyon liraya almak isteyen bir talip olduğunu haberini alınca da, “aile içine yabancı sokmayacağı” karşılığını veriyordu. Durum nettir. (Gizli Tarih:1, Yalçın Küçük, s.257, 258)

Taranto biraderler, vergi yükünden kurtulmak için hisselerini üçte bir fiyatına Halil Ağa’ya satmak zorunda kalıyor. Halil Ağa ise, devlet bankasından sağladığı kredi ile, yani milletin tasarruflarıyla oluşturulmuş bir bankadan sağladığı krediyle ayakta kalıyor ve diğer hissedarları tasfiye ediyor…

İnsan sormadan edemiyor: Bezmenler, “Varlık Vergisi-zede”mi, “Varlık Vergisi-zade”mi?

Fuat Bezmen, 1942 şartlarında, Varlık Vergisi ağırlığından kurtulmak için Türkiye İş Bankası “müdahalesini” itiraf ediyor… II. Dünya Savaşından sonra, DP döneminde ise bu “ince müdahaleler” TSKB eliyle yapılacaktı…

Başka bir örnek:

Nejat Eczacıbaşı, geldiği İstanbul’da 1940’larda kurduğu kendi laboratuvarında balık yağı, bebek maması gibi ürünler üretmeye başlar. Mesleğinde kalıcı olmuş, artık başarı çizgisini yukarılara taşımıştır. 1952 yılında da Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’ndan aldığı krediyle Levent’te kurduğu ilaç fabrikası Celal Bayar ve Adnan Menderes tarafından hizmete açılır.

Şakir Bey, askerliğini 1955’te bitirdikten sonra, Eczacıbaşı İlaç Sanayii’nde işletme müdürü olarak çalışmaya devam eder. Bu yıllar, Bayer, Roch gibi yabancı firmaların Türkiye’ye gelmesi ile yerli ilaç sanayiinin zorlu rekabete maruz kaldığı yıllardır. Eczacıbaşı grubu, bu zor yıllarda, 1951’de bu işler için kurulan Kalkınma Bankası’nın büyük desteğiyle ayakta durabilir: “Sınai Kalkınma Bankası, uzun dönemli düşük kredi verdi. Onun büyük katkısı oldu.” (Paranın Efendileri, Cemal Kalyoncu, s. 55, 56)

TSKB’nin hissedarları arasında kimler var, yine bir alıntı:

Türk burjuvazisinin çokuluslu tekellerle bütünleşmesini hızlandıran asıl önemli girişim, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın kurulması oldu. O yıllarda benzerleri Türkiye gibi birçok ülkede kurulan bankanın asıl amacı uluslar arası sermaye ile entegre bir yerli sermayenin sanayi alanına yönelimini teşvik etmekti. Bankanın kuruluşuna Dünya Bankası önayak olmuştu.

Kuruluşunda TSKB’nin sermayesi 12,5 milyon lira olarak belirleniyordu. Bankanın çıkaracağı 12,5 milyon liralık tahvil Merkez Bankası tarafından satın alınacak, Dünya Bankası da ilk elde 9 milyon dolar kredi verecekti. Bankanın ortakları, 18 yerli ve yabancı banka, 7 Türk iş adamı, 3 Türk şirket ve İstanbul Ticaret Odası ile İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’ndan oluşuyordu. Türk Bankalarını İş Bankası, Yapı Kredi, Ticaret, Akbank, Tutum, İmar ve Kredi bankaları oluştururken yabancı bankalar Osmanlı, Selanik, Banka Commeciale İtaliana, Banko Di Roma, Hollantse Bank’tı. TSKB’ye Çukurova ailesi, Çukurova Sanayi İşletmeleri; Bezmenler de, Mensucat Santral ile ortaktı. Bankanın diğer ortakları arasında ise Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı, Hacı Ömer Sabancı, Macit Duruiz, Cabir Selek, Hazım Atıf Kuyucak gibi isimler yer alıyordu. (Kırk Haramiler, Mustafa Sönmez, s. 71)

Bezmenler, Koç Grubu, Eczacıbaşı Topluluğu, Çukurova Holding, Sabancı’lar, TSKB’dan sağladığı kredilerle, kriz dönemlerinde ayakta duracak, sağlam dönemlerde de büyük atılımlar yaparak bugünlere gelecekti…

Yukarıda adı geçen ailelerden birini sondaj usulü, endogomi için çekiyorum…

Sabancı Grubunun en eski şirketlerinden BOSSA’da, TSKB’ndan sağlanan kredilerle yılında kurulmuştu. BOSSA, Salih (Bos)na ve Hacı Ömer (Sa)bancı iştirakiyle kurulmuştu… Şimdi:

a) Salih Bosna’nın iki kızı Emine ve Nazan Bosna, iki kardeş, Mehmet Ali Behlil ve İbrahim Behlil ile evlenip elti oldular…
b) Emine Bosna-Mehmet Ali Behlil çiftinin çocukları Bedia Behlil, ünlü sosyalist Rasih Nuri İleri ile evlendi… Yani, Hacı Ömer Sabancı’nın ortağı Salih Bosna’nın torunu, ünlü bir sosyalist ile evleniyor…
Sırf meraklıları için ayrı bir not: Rasih Nuri İleri’nin dayısının kızı Esma Dino, İzmir Valisi Rahmi Bey’in oğlu Alp Arslan ile evlenmişti…
c) Çiftin diğer çocukları Fehmi Behlil ise Cenap Pekiş ile evleniyor… (Cenap Pekiş ismine bir çentik atın, tekrar karşınıza çıkacak…)
d) Salih Bosna’nın diğer kızı Nazan Bosna ve eşi İbrahim Behlil çiftinin de iki çocukları oluyor. Küçük oğlu Aykut Behlil, Melahat Tlabar ile evleniyor… (Tlabar Klanına girmiyorum, Moran ailesi, Okday ailesi, Mustafa Naili Paşa, Kılıç Ali, Engin Cezzar’â, Şamlı Ailesi, İpekçi ailesine kadar gidiyor çünkü…)
e) Çiftin büyük oğlu Hakan Behlil Güllü Aybar ile evleniyor… Güllü Aybar, efsane TİP Genel Başkanı ünlü Sosyalist Mehmet Ali Aybar’ın kızı oluyor… Salih Bosna’nın diğer torunu da bir sosyalist ile evleniyor… İlginç…

Mehmet Ali Aybar’ın halası Nimet Aybar, İzmir Valisi Rahmi’nin eşidir… Rahmi Bey’in oğlu Alp Arslan, Esma Dino ile evliydi…

Peki Rahmi Bey’in kızı Beyhan Hanım kimle evliydi?

TSKB’nın fonlarıyla ayakta kalan Eczacıbaşı Topluluğunun kurucusu Nejat Eczacıbaşı ile…
Yorumsuz geçiyorum…

Yazının sonuna gelirken bu kadar “renkli” endogomiye bağlı “renkli” banka TSKB’ye “renkli” bir genel müdür gerekirdi… Onu da yazarak bu uzun yazıyı bitiriyorum…

1951 yılında Celal Bayar ve Adnan Menderes önderliğinde kurulan TSKB’nın Genel Müdürlüğüne Reşit Egeli getirilmişti… Dile Kolay, Reşit Egeli, 1951-1976 yılları arasında 25 yıl bu bankanın genel müdürlüğünü yapmıştı…

a) Reşit Egeli’nin kardeşi Ekrem Şerif Egeli, 1965-1967 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Rektörüydü… Ekrem Şerif Egeli, Deniz Gezmiş’lerin fişlenmesinde emeği geçen rektör olarak biliniyor…
b) Cenap Pekiş ismine çeltik atın demiştim… Cenap Pekiş, TSKB’nin Genel Müdürü Reşit Egeli’nin geliniydi…
c) Cenap Pekiş’in halası da yaptığı yardımlarla ünlü Samiha Şakir idi…
d) Samiha Şakir’in damadı Faruk Topbaş’ın amcası da, 17 Aralık Operasyonun ikinci dalgasında adı geçen, BİM’in en büyük hissedarı Mustafa Latif Topbaş idi…

Selametle…

02 Rabi-ül Evvel 1435,

Hasköy, Dersaadet…

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.