ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Mehmet Emin Karamehmet'in örümcek ağları

fatih şahintürk

30 Mayıs 2013 Perşembe 18:45
  • A
  • A

Biliyorsunuz, tarihte meşhur bir Menemen Vakası vardır... 4 tane esrarkeş, nevi şahsına münhasır tip, güya ellerine aldıkları yeşil sancakla, bir camiyi basıp "şeriat isterük" diye feryat figan eylemişler... Olayın ardından olaya müdahale eden asteğmen Kubilay'ı da ellerinde bulunan kör testereyle (o anda hazır cebindeydi ya) kafasını kesmişler ve şehit etmişlerdi... Olay İzmir'de, 1930 yılında gerçekleşmişti ve büyük bir İrtica ayaklanması olarak, başta Cumhuriyet olmak üzere tüm medyadan bu şekilde günlerce verilmişti...

Aynı Cumhuriyet, ikinci dünya savaşı sırasında "Führerim de Führerim" diyecek kadar Nazi Almanya yanlısı olacak, sahibi Yunus Nadi'ye arkadaşları, Nazi sempatizanlığından dolayı "Yunus Nazi" diyeceklerdi... Sevgili Führer de bu "Türk" dostunu yalnız bırakmayacak, iş adamı Veli Menger aracılığıyla fonlayacak, maddi yardımda bulunacaktı...

Menemen Vakasının yaşandığı yıl olan 1930 yılı, Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulduğu yıl olduğunu ve 1993 misli, çok tehlikeli, hassas ve karanlık bir yıl olduğunu da ayrıca hatırlatırım...

Olayın diğer bir egzantirik yanı da, bu gerici ayaklanmanın, Anadolu'nun herhangi bir memleketinde, mesela Konya'da, Kastamonu'da veya Yozgat'ta değil de, İzmir de çıkmış olmasıdır... İzmir, Türkiye'de, gerici bir ayaklanmanın çıkma ihtimalinin en düşük olduğu şehirdir... İzmir'den devrimci, kemalist veya sosyal demokrat bir ayaklanma çıkarda, gerici ayaklanma çıkmaz, bunu da böyle bilin...

Olaydan sonra İzmir'de sıkıyönetim ilan edildi ve İstiklal Mahkemesi kuruldu. Hayatında hiç İzmir'i görmeyen, görmeyi bırakın, haritada Menemen ilçesinin varlığından haberi olmayan, Kars'tan, Sivas'tan getirilen hoca efendiler, olayda parmağı var gerekçesiyle, İzmir'e getirilip yargılandılar ve mahkum oldular...

Menemen Vakası'nın baş organizatörü de İstanbul'un tanınmış ve sevilen hocalarından, 80 küsur yaşındaki Nakşi-Halidi kolundan Mehmed Esad Erbili Hocaefendi ilan edildi...

Erbili Hoca'nın sevenlerinden biri de Mareşal Fevzi Çakmak'tı. Hatta öyle ki, 17 Nisan 1920 tarihinde Fevzi Çakmak, Esad Erbili Hocaefendi'nin elini öpüp, hayır duasını alıp, Anadolu'ya geçerek milli mücadeleye katılmıştı. Ancak aradan geçen on yılın ardından Genelkurmay Bakanı Fevzi Çakmak, Esad Erbili Hoca'nın yargılanmasına, mahkum edilmesine ses çıkarmayacak, susacaktı... Garip tecelli...

Olayın ardından sıkıyönetim ilan edilmişti demiştik. Sıkıyönetim komutanı, Mustafa Muğlalı Paşa idi. Hani şu Van'ın Özalp ilçesinde, kaçakçılık yapıyor diye (kaçakçılık da top tüfek değil, sadece şeker, çay, tereyağ gibi temek ihtiyaç malzemeleri) 23 köylüyü, yargılamadan, dinlemeden, sorgulamadan, kurşuna dizdiren Mustafa Muğlalı Paşa... İsmet Paşa'nın sadık celladıydı...

Olayın ardından kurulan İstiklal Mahkemesi reisi, yani hakimi de, Fahreddin Altay Paşa idi. 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in kurtuluşu sırasında, İzmir'e giren ordunun komutanı olan, İzmir'in Altay futbol takımına olan sevgisinden dolayı (Altay'ın Kurucularından biri de Emin Çölaşan'ın dedesi Refik Şevket İnce idi. Altay'ın kalecesi ise geleceğin başbakanı Adnan Menderes'ti.) Altay soyadını alan Fahreddin Altay Paşa... Cumhuriyetin ilanından sonra, İslam'ın reform fikrine katılan Fahreddin Paşa'nın islam anlayışı biraz farklıydı. Mesela Camilerde alnımızı yere koyarak namaz kılma şeklini çok geri ve alaturka buluyor, camilere kilise misli sıra ve oturak koyulmasını tavsiye ediyordu. 1959 yılında yazdığı "Gençler için islam dini" adlı kitabında, camiye yerleştirecek sıraların krokisini çizecek kadar reformistti Altay Paşa...

alıntılayalım:

Namazda oturmak, Kur'an-ı Kerim'de ibadet erkanından gösterilmemiştir. İnsan istediği gibi oturabilir. Eskiden entari ve şalvar giyildiği için yerde oturabilirdi. Zaman geçtikçe adabı muaşeret ve giyim değişmiş ve oturmanında buna uyması zarureti hasıl olmuştur.Pantolonla diz çökmek zor ve elbiseyi yıpratıcı olduğundan sandalye ve sıralarda oturmak umumi ihtiyaç haline gelmiştir. (Aydın Gençler İçin İslam Dini, Fahreddin Altay, s.32, Ölçülü Yayınevi, 1959)

“Namazda ayakkabı çıkarmak da şart değildir. Cenaze namazları ayakkabıyla kılınmaktadır. Yalnız temiz olması şarttır…/…Ayak basılacak yerlerle secde yerleri ayrılacak olursa temiz ayakkabıyla ibadet mümkündür.” (a.g.e, s.35)

Fahrettin Altay komutanımız “ayak basılacak” yerler ile secde yerlerini de kendi elleriyle çizdiği iki şekil ile göstermiş. Ve anlatmış:

“Camilerde şu tarzda değişiklik bugün için ihtiyaç haline gelmiştir: Kapıdan mihraba doğru geniş bir yol ve bu yoldan yanlara doğru dar yollar ve bu dar yollar arkasında sıralar ve bunlarla dar yolların arası beş, on santim yükseklikte secdeli secde yerleri, sıraların altında şapka konacak yerler. Cami kapısında da ayakkabı silecekleri bulunur.” (aynı yer)

Yorumsuz... Geçelim... Gelelim benim en çok sevdiğim "Örümcek Ağlarına..."

İşte bu Fahreddin Paşa, Tahir Paşa'nın kızı Mahmune Hanım ile evlenmiş ve Tahir Paşa'nın damadı olmuş... Tahir Paşa'nın diğer damadı, yani Fahreddin Paşa'nın bacanağı Sadi Bey de, Çukurova'nın en zengin toprak beylerindendi. Yüzlerce dönüm pamuk tarlasını işletiyordu. Cumhuriyetin ilanından sonra, bir diğer Çukurovalı arkadaşı Emin Bey ile kol kola verip, bugün holding olan Çukurova Holding'i kurdular...

İki yakın dost, Fahreddin Paşa'nın bacanağı Sadi Bey, soyadı kanunundan sonra "Eliyeşil" soyadını alırken, ortağı ve dostu Emin Bey "Karamehmetoğlu" soyadını aldı. AncaK daha sonra "oğlu" kısmını atacak "Karamehmet"olarak tanınacaktı.

İki kafadar akraba da olacaktı: Sadi Bey'in torunu Şerife Eliyeşil, Emin Bey'in torunu, bugün battı batacak noktasına gelen Mehmet Emin Karamehmet ile evlenecekti...

Çukurova Holding'in patronu, Turkcell'in sahibi, Show Tv'nin sahibi, Digitürk'ün sahibi, Pamukbank'ın sahibi olan M.E. Karamehmet, bu ve buna benzer bağlantılarıyla bugünlere gelecekti. Adana'da Pamuk tarlalarıyla başlayan yolculuk, Çukurova Holding'i Türkiye'nin en büyük on holding'inden biri yapacak, Karamehmet'i de dünyanın sayılı zenginlerinden biri yapacaktı.

"Mavi Kan"dan gelenlerin geleneksel okulu Robert Kolej'den mezun Mehmet Emin Karamehmet'in eşi Şerife Hanım'ın yeğeni, yani ağabeyi Necmeddin Eliyeşil'in Maria Eliyeşil'den doğan kızı Melissa Eliyeşil de, 75 milyonluk ülkede evlenecek genç bulamamış olacak ki, kalemleriyle dünyaca ünlü Faber Castell Firmasının veliahdı ve sahibi, Charles Von Faber Castell ile evlendi...

Unutmadan, Alman Faber Castell Firmasının sahibi Castell ailesinin İbrani kökenli olduğunu da hatırlatayım...

Esad Erbili Hoca Efendi, Menemen Vakasından dolayı tutuklandı ve yargılandı. Önce idama mahkum edildi sonra cezası müebbed hapse çevrildi. Daha sonra da yaşının ilerlemiş olması nedeniyle cezası 24 yıla indirildi... Ancak ilahi tecelli, mahkeme sonuçlanmadan hastalanarak vefat etti...

Mahkeme reisi Fahreddin Paşa, kararı verdi:

"Yerine oğlu asılsın..."

Esad Erbili hoca'nın cezası nedeniyle, olayla ilgisi olamayan suçsuz oğlu idam edildi...

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.