ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Bu Ne Ayak ve Bu Neyin Ayak Sesi?

Erol Denizler

06 Aralık 2013 Cuma 21:28
  • A
  • A

Samanyolu Haber’in “Ana Haber” programında “Bu neyin ayak sesi” başlıklı haber yayınlanmıştır. Haberin içeriğinde “Kürdistan” kelimesinin bölünmenin ayak sesi olduğu vurgusu yapılmıştır. Pek tabii ki haberi izleyen “bölünme korkusu” içindekiler, Beyaz Türkler, Milliyetçiler ve Güvenlik mensupları haberi kaygıyla izlemişlerdir.

Bildiğiniz gibi Kürdistan Kavramı, tarihi referansı olan bir kavramdır. Hatta Osmanlı Devleti’nin Kürdistan Eyaleti bulunmaktadır. Kanunlarda “Kürdistan Coğrafyası” denilen bir yer tarif edilmemiştir ama tarihi referanslar böyle bir coğrafyanın isminden bahsetmektedir. Dolaysıyla Kürdistan Kavramını kullanmak bölünme fobisinin kaynağı olamaz. Hele bu konuda “Hira Dağı Kadar Müslüman” olduğunu ifade edenlerin korkularını anlamak mümkün değildir. Müslümanlık, Osmanlı Devleti’nde de var olmuştur ve müslümanlığın sınırlarını Lozan’la sınırlamaya kimsenin hakkı yoktur.

Realite ve hakikatleri gizleyen veya yok sayan devletler kendi kendini yiyen yılanlara benzerler. Avantajlarını dezavantaja dönüştürmeyi iyi becerirler. Müslümanlık ve Kürtlük bu toprakların hem asli varlığıdır hem de en kuvvetli gücüdür. İslam’ı laiklikle, Kürtleri de Türk Milliyetçiliği ile sınırlarsanız bugünkü gibi “Anadolu Coğrafyasına” hapsolursunuz. Hatta Anadolu Coğrafyası’nda da bir türlü huzur bulamazsınız. İslam adlı bir dini bu topraklardan çekerseniz etnik ve sınıf çatışmalarının önünü açarsınız. Zaten beyinleri Batılı olan Beyaz Türk ve Kürtlerin amacı da budur.

Burada önemli olan unsur şudur. Bir takım yabancı ve yalancı kavramları kutsallaştırırsanız bir daha içinden çıkamayacağınız hapishanelerinizi kendiniz inşa edersiniz. Genellikle bu hapishaneler ise korku duvarlarından oluşur. Her aydınlığı karanlık zanneden nesillerle güneşi perdelemeye çalışırsınız. Bir takım çakallar fail-i meçhullerle güneşi perdelemeye çalışır. “İnsanım” diyeni hapse atar. Kurşun askerler, kendi halkına karşı savaşır kendi devlet başkanlarını koltuğundan eder. Dışarıdan düşman ihraç etmeye ihtiyaç yoktur.

Sahte kavramları din adına kutsallaştırırsanız ne olur? İşte bu felaketin altından kimse kalkamaz. Kürdistan kelimesini bölücülük gibi gösterenler, bir de bunu din kılıfı altında yapıyorlarsa, felaketler ardı ardına gelir. Samanyolu Haber, dindar sanılan insanların kurduğu bir televizyon. Şubat Soğuğu isimli bir dizide, polise görev veriliyordu: “Bu insanlar, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp yerine Şeriat Devleti kuracaklar. Bu yüzden onları durdurmamız lazım” deniliyordu. Görevi kabul eden polis de güya müslümandı. Allah’ın Şeri’atını düşman olarak gören dindar olmaz ancak Ebu Cehil olur.

Ebu Cehil sarık sarardı. Kâbe’yi tavaf ederdi. Hatta bir keresinde Ka’be’ye gidip; “Ya Rabbi, Muhammed, aramıza fitne soktu. Şimdi onunla savaşmaya gidiyoruz. Kim haklıysa o kazansın” demişti. 

Kürdistan kelimesini bölücülük olarak lanse eden, Şeriatı savunanları düşman ilan edenler iç savaş provaları yapıyorlar. Ardından da darbe!.. AK Parti, oyunun kurallarını radikal bir şekilde değiştirmelidir. Zira bu şeytanlarla uğraşmak, Ergenekon Terör Örgütü’nden uğraşmaktan zordur. Hükümet, derin devlete “haydi size yeni oyun sahası” diyebilmelidir. Bunların ne ayak oldukları belli değildir.

Bir serçe varmış, kiliseye girer, önce vaftiz şarabından içer, ardından da gider çana pislermiş.

Sürekli bu eylemi yapan serçe, papazın sinirini bozmuş.

En sonunda öfkeyle yerinden fırlayan papaz, “Sen Müslüman bir kuş olamazsın, çünkü Müslüman olsan şaraptan içmezdin ama Hıristiyan da olamazsın! Hıristiyan bir kuş olsan çana pislemezdin... Sen nesin be kuş, bir türlü anlayamadım!” diye sormuş.

Siz hikâyedeki serçeyi bir kere de çakal diye okuyun.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.