ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Güncel olayların penceresinden demokrasiye bir bakış...

Ercan Birgül

06 Haziran 2013 Perşembe 15:43
  • A
  • A

Bir yazıya veya konuşmaya başlamadan önce kendi reklamını yapmak moda oldu. Ben de on yıldır tarih öğretmenliği yapıyorum. Mesleğim gereği çok farklı dünya görüşüne sahip insanlarla karşılaşıyorum. Ayrıca alanımın tarih olması hasebiyle her yerde güncel meselelerle ilgili konuşmalar içerisine giriyorum.
Hasılı kelam; günlerdir olumsuz olaylarla ilgili olarak sosyal paylaşım sitelerinde çok şey yazılırken ben uzak durmaya çalıştım. Hem tarafsız kalabilmek adına hem de olaylar sıcakken insanların görüş açılarını kaybettiklerine şahit olduğumdan. Diğer bir deyişle yazan veya konuşanların birçoğu aslında içindeki nefreti kusuyordu. Ancak insan bazen kendini ifade etmek istediği için yazıyorum.
Son günlerde özellikle herkesin üzerinde yoğunlaştığı bir kavram vardı: demokrasi, demokrasi, demokrasi… Kimisi bu bizim demokratik hakkımız, kimisi demokrasi sandıkta ortaya çıkar diyordu. Demokrasi devletin kamu hukuku adına yaptığı her uygulamaya karşı çıkmak mıdır? Bunu diyorum çünkü orada eylem yapan insanlar sokak röportajlarında: “ Ben Reyhanlı için buradayım, ben içki ile ilgili düzenlemeler için buradayım, ben eğitim üzerinde oynanan oyunlar için buradayım, ben burada olmak istediğim için buradayım, ben Atatürkçülüğe sahip çıkmak için buradayım” diyordu. Yani dertleri çok çeşitli olan ve bu dertlerle dolmuş bir topluluktu. Ancak şunu gözden kaçırıyorlardı; Onların karşı çıktığı bu kadar duruma, onlar kadar veya onlardan daha fazla insanın karşı olmayabileceğini düşünemiyorlardı.
Peki eylemcilerden farklı düşünen, bu eylemlere destek vermeyen insanlar da demokratik hak adına, meydanlara inip illa boy göstermeli miydi? Yoksa zaten amaçlanan bu muydu? Bu karışıklık içerisinde demokrasi ile elde edilemeyenleri , bu şekilde mi elde etmek istiyorlardı?
Belki de o evlerinde oturan grup demokrasiden farklı şeyler anlıyordu. İnternette rastladığım bir yazı bu demokrasi anlayışına farklı bir yorum getiriyordu:
“ Bizim annemiz başörtülü diye yemin törenine alınmadı, kamuda çalışamadı, bacımız okula alınmadı...Gizli gizli namaz kıldık ya işten atıldık ya da fişlendik…İbadet yapmak istedik, gerici diye fişlendik ve fuhuş yapandan daha fazla hor görüldük… Sinema ve dizilerde başörtülü hizmetçi rolünden yukarı çıkamadık… Ama Taksim gençlerine yaraşırdı, devlet yönetmek. Bizim ne haddimize… Ancak hiçbir zaman polise molotof ve havai fişek atmadık, polis aracını ters çevirmedik… Devlete, millete asi olmadık… İşler kontrolden çıkabilir diye meydanlara inmedik, kimseyi de davet etmedik… Bizi ezen hükümetleri sokaklara değil sandığa gömdük…” diyordu.
İşte bu iki açıdan bakıldığında demokrasi farklı bir boyut kazanıyor. Demokrasi sadece kendi çıkar ve isteklerini ifade etmek ve yapılmasını istemek midir? Yoksa kendi sıkıntı çektiğinde bile toplumun ve milletin geleceğini düşünmek midir?
Demokrasi adına meydanlara inip “biz eylemlerimizde kamu malına zarar verenlerden veya topluma zarar verenlerden değiliz, onlar aşırı gruplardır” diyemezsiniz. Bütün gücünüzü insanları sokaklara dökmek için harcadınız. Sosyal paylaşım sitelerinde yalan haberlerin yayılması, köşe yazarlarının devrime vurgu yapan yazıları vs. Yani sokaklara döktüğünüz insanların yaptığı olumsuz davranışlardan sorumlu değiliz diyemezsiniz. Yoksa bu insanlar kasıtlı olarak hükümeti hizaya getirmek için mi kullanıldı?
Şunları da söylemeden geçemeyeceğim. Demokrasi seçimde kazandıktan sonra kontrolün tek başına sende olması mıdır? Yapacağın düzenlemeleri halka anlatmayıp, ikna etmeyip sadece yapmak mıdır? Bunun olumsuz neticeleri olabilir. Bir örnek vermek isterim ; Osmanlı Devleti de bozulmaya başlayan kurumları ıslahat yaparak düzeltmeye çalışmıştır. Ancak biz derslerimizde “ıslahatlar halka iyi anlatılamadığı için halkın tepkisini çekmiştir” diye anlatıyoruz. Yani yapılan düzenlemelerde kamuoyu vicdanı rahatlatmak gerektiğini unutmamalıyız. Bunu yaparken de yumuşak bir dil kullanmaya çok dikkat etmeliyiz.
Yetmiş seksen yıl ülkede sosyal statü açısından en iyi makamlara sahip olmuş, kamusal haklardan ayrıcalıklı olarak yararlanmış, kendi ideolojisine uymayan insanlara hiçbir yerde hayat hakkı tanımamış gruplar dünyanın birçok ülkesinde vardır. Bu gruplar diğer insanların durumuna düşmeyi bırakın, eşit hale gelmeyi bile kabul edemezler. Böyle bir duruma düştüklerinde ise eski haklarına kavuşma arayışı içerisine girerler.
İşte bu eylemler bu arayışın bir sonucudur. Biz hala varız demeye çalışmaktır. Emniyet güçlerinin de bu eylemler esnasında aşırı güç kullanımı ve hataları sonucunda, bu grupların hak arayışı kısmen de olsa haklı zemine oturmuştur. Yine yöneticilerin insanları kucaklayıcı üsluptan uzak söylemleri bu haklılığı kendilerince kuvvetlendirmiştir. Ancak şunu da iyi tartmak gerekir; Emniyet kuvvetlerinin hata yaptığını söyleyerek genişletilen bu eylemler, topluma daha büyük zarar vermedi mi?..

Ercan BİRGÜL
Tarih Öğretmeni

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Uğur Bezirgan:16 Haziran 2013, Pazar 17:31