ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

BEKTAŞİ FIKRALARI

CEMALİ DURSUN AVCI

06 Ağustos 2013 Salı 10:48
  • A
  • A

BEKTAŞİ FIKRALARI
Bektaşiliğin dini yönü, oluşumu ,gelişmesi, düşünce yapısı, değişimi gibi konularda bir çok araştırma yapılmış, kitaplar yazılmış, eserler verilmiştir.Bu konulara burada girecek değilim.

Benim bahsedeceğim özellikle fıkralarıyla, esprileriyle,mesajlarıyla günümüze gelen Osmanlı’daki son dönem Bektaşiler.

Bunlarla ilgili olarak anlatılan fıkralarda deyim yerindeyse dobra, oluşları, esprileriyle halka verdiği düşündürücü mesajları, pervasızca davranışları, olduğu gibi görünmeleri hep hoşuma gitmiştir.Bu sebeple Bektaşi fıkralarını çok severim. Bazılarını burada, özellikle bu ayda paylaşmak istedim.Sanırım sizler de seversiniz.

Fakir bir Bektaşi varmış. Ramazan ayı diye dedeye zenginlerden bazıları her gün yiyecek , içecek yardımı yaparlar .Bizim dedenin evi yola bakıyormuş. Dede kendisine gönderilen yiyecek ve içecekleri evin yola bakan kısmındaki, gelen geçenin göreceği yere sermiş. Öğlen vakti başlamış yemeye ramazan ayı olduğu için yoldan geçenler: “Utanmaz herif, terbiyesiz herif.” diyerek başlamışlar Bektaşi’ye kızmaya. O da onlara cevabı yapıştırmış: “ Ne kızıyorsunuz be on bir ay siz yediniz ben baktım. Bir ay da ben yiyeyim siz bakın.”

Bektaşi dedesi bir gün oruç tutanlara: “siz ramazanı sevmiyorsunuz, yalan söylüyorsunuz.” Demiş.
Orda bulunanlar: “Bunu da nereden çıkardın erenler.”Demişler. Bektaşi: Peki seviyorsanız ramazan biter bitmez hemen niye gitti de kurtulduk diye bayram yapıyorsunuz.”

Bektaşi’yi ramazanda oruç yerken zaptiyeler yakalamışlar. Atmışlar nezarete. Bektaşi birkaç gün sonra, hapis kaldığı odanın dışarıya bakan demir penceresinden somun ekmek yiyerek yoldan giden birini görmüş ve adama pencereden bağırmış: “Hoop demiş hemşerim ramazan mı bitti? Adam: “Yook.” Deyince Bektaşi bu sefer dayanamamış yine sormuş: “Seni niye içeri almıyorlar.” Adam da: “ Ben yahudiyim.” Demiş. Bektaşi dayanamamış: “Dininizin kıymetini bilin gardaşım, dininizin kıymetini bilin.”

İki Bektaşi konuşuyorlarmış. Biri diğerine: “ Bu ramazan hiç oruç tuttun mu?” Öbürü: “ Bir gün tuttum.” Demiş. Bu sefer diğeri: “ Benden bir gün fazla tutmuşsun.” Demiş.

Bektaşi dedesi hanımına: “ Hanım bu ramazanda her gün sahur yemeğine kalkıp yemeğimizi yiyelim. Deyince ”Hanımı: “ Herif deli deli olma oruç tutmuyoruz sahura niye kalkıyoruz.” Demiş.
Bu sefer dede kızmış : “Yahu farzı yapmıyorsak ,sünnetin sevabından niye olalım?”

Derler ki Bektaşi’nin devesi vakit namazı kılınacakken camiden içeri girmiş. Cemaat deveyi döverek , kızarak camiden dışarı çıkarmışlar. Bektaşi de caminin kapısında devesini döğen cemaate: “Yahu cemaat niye hayvana vuruyorsunuz, hayvan işte bilmedi girdi. Bakın ben giriyor muyum.”

Bektaşi cevizleri paylaşan çocukların yanlarından geçiyormuş. Çocuklar dedeyi görünce yaşlı diye:
“ Dede cevizleri bize sen pay eder misin?”Demişler. Bektaşi de: “ Allah payı mı yapayım? Kul payı mı?”
Diyerek çocuklara sormuş. Çocuklar da: “Allah payı ile paylaştır dede.” Demişler. Bektaşi bu sefer çocuklara rast gele , üç birine ,on birine, beş birine, iki birine paylaştırmış. Çocuklar bunu görünce:
“ Bu ne biçim paylaştırma dede.” Demişler. Bektaşi: “Eeee çocuklar Allah da dünyada kullarına böyle pay ediyor. Siz bana kul payı yap deseydiniz cevizleri hepinize eşit miktarda paylaştıracaktım.”

Eskiden paşaların hizmetçilerine “kul” denirmiş. Paşaların kulları da sokağa çıkınca halkın arasında giyimleriyle, davranışlarıyla havalı gezerlermiş. Bir gün hırpani , fakir bir Bektaşi sokağın köşesinde
otururken sözünü ettiğimiz kullardan biri at üzerinde gösterişli bir şekilde dedenin önünden geçmiş.
Dede orda bulunanlara: “Bu kim yahu.” Demiş. İnsanlar: “ Dede bu falan paşanın kuludur.” Demişler.
Fakir Bektaşi kendisinden için, ellerini havaya açarak Allah’a: “Ey Allah’ım bir senin kuluna bak, bir de falan paşanın kuluna , hiç yakışıyor mu?”

Bektaşi'nin biri her gün kasabada 'Her şey Allah'tan', 'Her şey Allah'tan' diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi'ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi'nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce;”Öyle ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah'tandı.”
Tabii demiş Bektaşi: “Her şey Allah'tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.”
Hoca ile Bektaşi birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca:”Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya.
Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam.
Bektaşi’nin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş:
“Yahu bu ne uzun namaz böyle?”
“Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları da kıldım.”Demiş hoca.
Yola koyulmuşlar, bir müddet sonra mola verdiklerinde bu kez namaz kılmak için Bektaşi müsaade istemiş ve başlamış namaza.Ama ne namaz, bitmiyor! Sonunda hoca dayanamamış :
“Erenler, senin namaz da uzun sürdü.”
“Önümüzdeki haftanın namazını kıldım.” Diye cevaplamış Bektaşi.
Hoca şaşırmış:“Yahu olur mu böyle şey?”
Bektaşi gülmüş:“Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin?”
İttihat Terakki döneminde İttihatçiler Abdulhamit’in sarayının önünden: “İstemezüüük” diye bağırarak kaçarlarmış. Bir gün Bektaşinin biri de sarayın önünden geçerken: “İstemezüük.” diyerek o da bağırmış.Fakat askerler bunu yakalamışlar sarhoş Bektaşi’yi gören askerler: “ Sen kimi istemiyorsun yahu.” Demişler.Bektaşi: “Meyhaneci Mıgırdıç’ı istemiyorum rakılara su katıyor.”
Sağlıcakla kalın.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.