ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Asım'ın Nesli diyorduk ya...

Bilal GÜNDOĞDU

21 Mayıs 2013 Salı 19:50
  • A
  • A

‘’Fırat kenarında bir koyunu kurt kapsa korkarım ki ruz’i mahşerde bu Ömer’den sorulur’’ diyen Adalet Timsali Hz. Ömer (r.a.)’dan;
Burnumuzun dibinde soykırıma uğrayan Müslüman Kardeşlerimize uyguladığımız ‘Vurdumduymazlık Politikasına!’

Ama sanıyor ve öyle de inanıyorum ki: Bize gelen haberler, izlediğimiz katliam, tecavüz ve işkence videolarına rağmen bize onların masal gibi geldiğidir.

Biz öyle bir hale getirilmişiz ki:
Ne kulağımıza gelen çığlıkları duyabiliyoruz, ne de her gün katliama maruz kalan kardeşlerimizin acısını yüreğimizde hissedebiliyoruz. Bırakalım yürekte hissetmeyi, eğer o gün soykırım haberi duymadı isek, işte o zaman bir tuhaf oluyoruz. ‘Acaba bugün ne eksik?’ diye düşünüyoruz.

Katliam diyoruz, tecavüz diyoruz ama biz bu kavramları bence gerçek manası ile idrak edemiyoruz. Etsek dahi, ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bilsek bile kendimizi aşıp, zulme karşı en ufak bir direniş gösteremiyoruz. Olurda göstermeye kalksak, sindiriliyoruz, korkutuluyoruz, tehdit ediliyoruz. Sözün özü ile bir türlü ‘tek ümmet’ olduğumuzu gösteremiyor veya beceremiyoruz.

Siz kardeşlerime kısa bir yaşanmış hikâyeyi aktarmak istiyorum. Bu anlatacağım olay Bosna savaşında yaşanmış hikâye olup, ben okuduğumda adeta kanımı donduran, acıma acı katan, bu gibi durumların hayal değil gerçek, uzak değil yakın olduğuna kanaat getirdiğim bir hikâye. İşte:
‘’…
- Boğazındaki iz nedir?
Kız, ilk önce suskun durdu. Sonra hafif bir hıçkırığa kapıldı. Belli ki söyleyecek durumda değildi. Ama abisinin bakışları sorusuna cevap ister gibi olduğundan mırıldanarak, ‘’sigara söndürdüler,’’ dedi. ‘’Tecavüze karşı gelmeme dövmeleri yetmeyince bu işkenceye başladılar. Aynı sigara izleri sırtımda da var. Pis gülüşler atarak bunu her kadına yaptılar. Sarhoş, esrarkeş, mikroptular.’’
Delikanlı söylenilenleri işittikçe yumruklarını sıkıyordu. Sorduğuna pişman olmuştu. Sonra bacısının ağlaması yüreğini yakıyordu…
….
Kanı çekilmiş yüzünü ovuştururken bir doktorun kendisine işaret ettiğini görünce bir ölü gibi, eski bezlerden yapılmış seyyar çadır odaya geçti. Çok geçmemişti ki, içeride büyük bir çığlık duyuldu. Kız, hıçkırarak dışarıya fırladı. Bir taraftan başını yumrukluyor, diğer taraftan saçını yoluyordu. Aynı anda da haykırıyordu.
- Olamaz, olamaaaz! Ben gebe olamam. Olmayacağım! Katil Sırplar, beni mahvettiler!
Kendisini tutacak kimse yoktu. Her kadın gibi o da gebe olduğunu öğrenmişti. Dışarı fırladığında abisi önünü kesmese düşene değin, hatta ölene değin koşacaktı. Ancak abisi, ‘’Ne oluyor, nere böyle?’’ diye karşısına dikilince dizlerinin üstüne yere kapaklandı.
- Beni öldür abi, öldür beni!
Delikanlı, aynı bacısı gibi çömeldi. Aklına geleni söylemek istemiyordu. Çaresiz elini bacısına uzattı.
- Sende mi?
Genç kızın bu soruya cevabı koca bir hıçkırıktı. Sık sık ‘’Ben böyle yaşayamam,’’ diyordu. ‘’Beni öldür, ne olur abi!’’
….’’

(Beka Yayınları, İstanbul 1994, ‘’BOSNA’’ Kadir KARAMAN)

İnanın dostlar yazarken ellerim titriyor, aklım almıyor, mantığım kabul etmiyor, hazmedemiyorum, günün birinde bende öyle bir durum ile karşılaşırsam….!!!

Biz geleceğimiz için, tatil, üniversite, evlilik, spor araba, akıllı telefon, futbol vb. şeyleri hesap ederken…

Bir başka diyarlarda; ‘‘acaba bugün de kapıdan çıkarken evime geri dönebilecek miyim’’ endişesi…

İnanır mısınız? Doksanlı yıllarda Bosna savaşı yaşanırken, Sırplar radyodan tecavüz ettiği masum Müslüman kızların çığlık seslerini canlı yayınlıyorlarmış. Osmanlının torunlarından intikamımızı işte böyle alırız diye.

Bu güne kadar okumuş olduğum kitaplardan özetle anladığım şudur ki: İslam coğrafyasında yapılan zulümler, özellikle de Osmanlı topraklarında yapılan bu zulümlerin amacı, Osmanlı Müslümanlarından intikam almak için. Ve oradaki mazlum milletlerin hep bizlerden yani Türkiyeli Müslümanlardan medet ummasıdır…

Arada kendimizi hesaba çekip düşünüyor muyuz acaba? Koskoca milletler, devletler neden bu kadar düşmandı Osmanlımıza?

Bana öyle geliyor ki :
1-) İslam tam anlamı ile vuku bulup, kendi pis emellerine ulaşamadıkları için.
2-) İslami otorite, daha doğrusu ‘ulul emre itaat’ anlayışı tam olarak yerleştiği için.

Hani Mehmet Akif’in:
‘’…
Mahvedilen İslam Devleti bir tane değil ki…
Hepsi aynı siyasetle mezara girdiler sanki.

Girmeden bir millete ayrılık düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!

İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir gitti,
İşte İran’ı da paylaşıyorlar şimdi.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!
Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım!

Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!
…’’

diye bir takım sözleri vardı. Hani biz, bu gibi sözleri sadece kulağa hoş geldiği için biliyorduk, yazıyorduk, çiziyorduk. Ve maalesef sadece sözde bırakıyorduk, bu binlerce ders alınası sözleri!

Bize verilen ‘narkoz’ o kadar yüksek dozda ki, aradan koca bir asır geçmesine rağmen hala narkozun etkisinden kurtulamamış, açılan yaraların, kesilen kolların, bacakların hala acısını tam manası ile hissedememişiz.

Eğer Mehmet Akif’i gerçekten anlayabilseydik, onun canı pahasına kaleme aldığı eserleri her gün ve fert fert, papağan gibi seslendirmek yerine biraz olsun gırtlağımızdan geçirip yüreğimize aksettirebilseydik ve eğer işaret edilen nesil, ‘‘Asım’ın Nesli’’ olabilseydik, öyle zannediyorum ki, bugün çok daha farklı konumlarda olabilirdik.

‘Dağları yırtıp, enginlere sığmama’nın ne demek olduğunu azıcık olsun kavrayabilseydik, bugün, İslam dünyası yetim, bu ‘dava’ sahipsiz, bu ‘direniş’ desteksiz kalmazdı.

Toplanacağız!

Birleşeceğiz!

Toplu yürekler ile vurup, toplu yürekler ile zafere ulaşacağız. Toplu yürekleri ile ‘düzen’e isyan edip, toplu yürekler ile gerekirse ecru cefa çekeceğiz. Ve birleşebildiğimiz zaman göreceğiz ki; ne küfür, ne kâfir, ne zulüm, ne de zalim aramıza girebilecektir.

Bir tarihe mâl olmuş büyüğümüz diyor ki:
‘Tarih tekerrür ediyor.’
Bir diğeri de diyor ki:
‘Hatalar tekerrür ediyor.’
Peygamber (s.a.v.) da diyor ki:
‘Müslüman bir delikten iki defa sokulmaz.’

Ve biz de diyoruz ki:
Bir daha Srebrenitsa’nın, Hama’nın, Gazze’nin, Arakan’ın, Hocalı’nın, Başbağlar’ın ve daha nice katliamlar ile anılan diğer İslam memleketlerinde zulumlerin yaşanmaması için, İslam’ı Nizam olan Şeriatı dünyaya hâkim kılmak için ve tüm dünya Müslümanlarının saadet ve selameti için önce birlik olmaya sonrada ‘‘kuranın ve sünnetin’’ ipine sıkıca bağlanmak gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor, bugün itibari ile zulmün son bulmasını yüce Mevla’dan niyaz ediyorum…

Ve ben bu gibi yazıları niye mi yazdım, yazıyorum?

Olur da bir gün, tozlu kütüphane raflarında kendini, özünü arayan bir gence ışık olur da, o aslında çok büyük değeri olan ama dünya gözü ile küçücük gözüken ‘hay Allah razı olsun’u hak etmek içindir.

Ve sizlerden de isteğim en kısa zamanda;
‘Milletimizin ümidi olan yüce dava için,
Gerekirse gözümü kırpmadan öleceğim.’
dizelerinin nefsim üzerinde tecellisi için dua etmenizdir.

‘’Ayrılık acısı ile yine çılgınlığım üstümde bugün…
Bana tek başına kalmak gibi uygun bir dost lazım!
Artık ey yolcu bırak… Ben yalnız ağlıyayım!’’

Selam ve Dua ile…


https://twitter.com/HfzBilal5461

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.