ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Operasyonları bitirecek kuvvet, halkın ta kendisidir!

Bahadır Tekin

25 Ocak 2014 Cumartesi 06:52
  • A
  • A

715 yıllık Devlet-i Aliyye Osmaniyye'nin son dönemlerinde ''Osmanlıcılık,Ümmetçilik,Milliyetçilik ve Batıcılık'' gibi bir çok fikir akımı ortaya çıkmıştır. ''Osmanlıcılık'' görüşü, Osmanlı topraklarında yaşayan, din,dil,ırk,mezhep gözetmeden herkes Osmanlı vatandaşı sayılacak diyenlerden oluşuyordu. ''Ümmetçilik'' görüşü, İslam'ın öngördüğü şekilde bir devlet yönetimi demekti. Milliyetçilik malumunuz! ''Batıcılık'' görüşünü savunanlar ise ikiye ayrılmıştır. Bir kısım ABD'nin himayesi altında yaşamamız gerektiğini belirtirken, diğer kısım İngilizler'e teslim olmayı yeğlemiştir. Gündeme baktığımız zaman, ''Batıcılık'' fikir akımının devam ettiğini, yalnızca temsilcilerinin değiştiğini açıkça görmekteyiz..

HSYK düzenlemesinin, iç işlerimize karışılmama teminatı olduğunu kabullenemeyenlerin; devletin iç işlerine müdahaleyi meşru görenlerle beraber saf tutması şaşırtmıyor. Amaç; hükümeti değişik planlar dahilinde tasfiye etmek! Bunu yaparken de Başbakan Erdoğan'ı itibarsızlaştırarak devre dışı bırakmak! İşlerine geldiği zaman, ortak çıkarlar doğrultusunda kimlerin bir araya geldiğini, kimlerin kimi desteklediğini gördük. Henüz yakıştıramasak da, anladık ki bu yolda geri vites yok! Bu süreçte kalkanları kuşanan halk, kimin haklı-kimin haksız olduğunu idrak edebildi.

Başbakan Erdoğan için, Merhum Adnan Menderes'e yapılanlar tasarlanmış,ancak uygulama aşamasında başarı sağlanamamıştır. Başarı sağlanamamış olmasının en büyük nedeni, hiç şüphesiz bilinçlenen halk'tır! Birlikte düşünüp, birlikte karar verebilen, hele hele darbe geçirmiş-görmüş bu halk'ın olaylar karşısında ince eleyip sık dokuma alışkanlığı edinmiş olması, bu tür darbelere artık prim tanımamasını sağlamıştır. Merhum Menderes'in infazı esnasında ayaklanamayan o halkın, bugünkü evlat ve torunları en ufak bir olayda ayaklanabiliyor, beraberinde ayaklandırabiliyor çoğu kimseyi. Hukuksal darbeyi meşru kılanların klavuzu; kendi istihbarat teşkilatını dünyaya terör örgütü şeklinde lanse ettirmeye çalışanlar olduğunu gördükçe, bu halkın daha fazla kayıp yaşamaya tahammülü kalmadığını anlıyoruz.

HSYK düzenlemesince öngörülen maddeler, ve tüm yetkilerin Adalet Bakanı'na bağlı şekilde yürütülmesine karşı çıkanlar, ortak çıkarlar doğrultusunda ''paralel'' düşünebiliyor. Her ne kadar ''paralel yapı'' kavramını kabullenemeseler de, bu hakikatin mazereti olmaz! Zira devlete ortak koşma prensibi edinen her oluşum, birer ''paralel devlet''tir. Bu süreç dahilinde görevden alınan savcı ve polislere, istifa eden vekillere baktığımız zaman ''paralel devlet'' anlayışını hissedebiliyoruz. Paralel devlet istiyor diye, bağlı olduğu partiden ilişiğini koparanların tek başlarına karar almadıklarını, bu konuda cesurca adımlar atmadıklarını elbette biliyoruz.

Başka ne biliyoruz?

Halk Bankası Genel Müdürü'nün evinde çıkan paralar konuşulurken, Bank Asya'ya 17 Aralık operasyonlarından evvel haber gittiğini biliyoruz!

Başka ne biliyoruz?

Mevduatında bulunan tüm sermayesini dövize bağlayarak, piyasadan yüklü şekilde döviz kaldıran banka olduğunu biliyoruz!

Halk Bankası niçin saldırıya uğruyor, daha iyi anlayabiliyor musunuz?!

Neleri bertaraf etmek için kullanılıyor, görebiliyor musunuz?

Peki, başka ne biliyoruz?

Bakanların istifası, yetkililerin,savcıların vs..her açıklaması para demek! Hal böyle olunca , söz konusu banka bu süreçten faydalanarak 2 MİLYAR DOLAR kazanç elde ediyor!

Bunu biliyoruz!

Dikkatinizi çekerim, 2 MİLYAR DOLAR!

Sizce bu durum, HalkBank Genel Müdürü'nün evinden çıkan paralardan daha büyük anlam ifade etmiyor mu? Daha manidar değil mi?

Bence daha manidar!

HalkBank Genel Müdürü'nün evinde ki paraları konuşanlar, Bank Asya'nın 2 Milyar Dolar'ını konuşamaz hale getirildiler. Gündemi sabote ederek, halkı bir takım gerçeklerden uzaklaştırmak istediler. Tüm Türkiye bu operasyonları konuşurken,itibar suikastleri geniş alanlara yayılmışken ''bilinmeyen gerçekler'' konuşulmasın istediler! Bilinenler üzerinden hükümete yüklenelim, psikolojik baskı yöntemiyle operasyonların boyutunu arttıralım,şekil verelim, her şey dilediğimizce sürsün mantığıyla hareket edenler, 1960'dan 1980'den bu yana zamanın çabucak akıp gittiğini anlayamamış olsa gerek!

AK Parti hükümeti; mecliste ''hayır oyu'' vermek dışında işe yaramayanlar yanısıra, dış saldırıları da bertaraf etmeye çalışıyor. Bu süreçte siyasi bakımdan yalnızlık çekseler dahi, bu milletin desteği ''cesaret'' olarak geri dönecek; hizmet açısından daha fazla kamçılayacaktır. Her hükümet döneminde muhalefet olur. Yalnız muhalefet dediğin partilerin; hükümetin her projesini onaylamasa da, onayladığı bazı projeler olur . Ancak günümüz muhalefetinde böyle bir durum sözkonusu değil. ''Her projeye tezat, her söze cevap, her icraata kulp'' şeklinde politika izliyorlar! Öyle ki, dış baskıların şiddetini arttırdığı bu dönemde devlete sahip çıkmak bir yana dursun, Suriye'ye insani yardım götüren İHH tırına ateş püskürüyorlar. IHH'yi terör örgütü olmakla suçlayanlar; Suriye'ye yardım tırı gönderiyor, beraberinde hatıra fotoğrafı çektiriyorlar. Dosta düşmana ''Suriye'ye yardım ediyoruz'' mesajı gönderiyorlar. Böyle bir yardımı samimi şekilde yapıyorsan, IHH gibi ''Müslüman dostu'' bir kuruma saldırmayacaksın! MİT'in Suriyeli muhaliflere silah taşıdığı haberini, ''terör örgütüne yardım ve yataklık'' algısı oluşturacak şekilde vermeyeceksin.

MİT, tıpkı Cia ve Mossad gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde operasyon düzenleyebilir. ''İşime gelmeyen bir operasyon için düğmeye basılmasın, basılırsa terör örgütü diye tanıtırız seni'' algısı oluşturuyorsan vatanseverliğinden şüphe ederim. Kendi istihbarat teşkilatını silah kaçakçılığı ile itham edersen, bu millete edeceğin hizmetin kalitesinden,içeriğinden şüphe ederim!

Adana'da tırları durduran savcıların görevden alındığı haberi; ellerini ovuştura ovuştura bu süreci seyredenlerin, oyunlarının bozulduğuna işarettir. Hükümetle araları iyiyken devletin her kurumuna kendisine hizmet edebilecek kişiler yerleştiren paralel yapı, aralar açılınca içeride ki hizmet ehli şahıslardan faydalanmaya başladı. Acaba diyorum, tüm bu operasyonların oluşum taslağı, ne zaman kurgulandı?

17 Aralık'ta ''giriş'' yapılan operasyonda, bu aralar ''gelişme'' kısmı yaşanıyor. Gelişme kısmı, ortaya atılacak fikirlerin ispatı şeklinde gelişir. İspat yoksa; 'önce içeri alırız,sonra belge buluruz' şeklinde gelişir!

''Sonuç'' kısmı ise, halkın sandıkta vereceği cevaba bağlı. Bu operasyonu bitiren, halkın Milli İradesi olacaktır!

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.