ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Salzburg Kadıköy’de sürpriz yapar mı?

Asım Çalık

04 Ağustos 2013 Pazar 14:25
  • A
  • A

Hatırlarsanız Ersun Yanal Salzburg’un Austria Wien’i evinde 5-1’le geçtiği maçda yaptğı gözlemlemeden sonra Avusturalı ekibin hücum hattının çok hızlı, dinamik ve sık sık yer değiştiren oyunculardan kurulu olduğunu belirtmişti. Hoca’nın yaptığı değerlendirme çok doğruydu çünkü Salzburg’un Hocası Roger Schmidt elindeki mevcut kadroyu genelde bu şekilde kullanmayı seven bir teknik adam olduğunu sadece ilk maçta değil, geçen sene Avusturya Liginde tüm sezon boyunca da göstermişti.

Aslında “oyuncularını değişik mevkilerde oynatma” mantalitesiyle Schmidt’in Benfica’nın hocası Jorge Jesus’la benzerlikler gösterdiğini söylersek hiç abartmamış oluruz. Geçen seneki Benfica’yı hatırlarsanız Ola John’un, Salvio’nun her iki kanatta oynayabildiklerini, merkez forvetleri Cardozo’ya da, Rodrigo ve Lima’nın zaman zaman ikinci forvet olarak, zaman zaman da kanat destekli forvet olarak eşlik ettiklerini de hatırlarsınız. Roger Schmidt’de aynı düşünceyi taşıyan bir hoca ve orta saha-forvet hattındaki oyuncularını hem ikinci bölgede, hem de üçüncü bölgede rotasyonlu kullanan, ve onları yaşlarının genç olması avantajıyla her iki bölgeye de adapte eden bir teknik adam. Alan ile Soriano’yu çift forvet olarak kullandığı gibi, ki ilk maçta bu sistemde oynadılar, peyder pey Mane’yi ve Nielsen’i de forvette kullanan, benzer şekilde Mane’yi her iki kanatta da oynatan, Kampl’a da hem göbekte hem de sağ kanatta şans veren bir Hoca. Aynı durum orta saha oyuncuları Heirlander içinde geçerli. Ayrıca defansının göbeğinde oynattığı Hinterregger’i de, takımını 4-3-3 taktiği ile oynattığında defansın önünde defansif ön libero olarak oynatması mümkün. Geçen sene Avusturya Liginin ilk 32 haftasında 4-4-2 formasyonunu hiç kullanmayan, maçlarını 4-3-3 ofansif taktiği ile oynayan ve genelde merkez forvet olarak Soriano’yu kullanan Avustuyalı teknik adam, ligin 33. Haftasıyla beraber 4-4-2’ye dönmüş ve kalan son 4 hafta Soriano ile Alan’ı birlikte çift forvet olarak kullanırken, sol kanada da Mane’yi ekleyerek çok tehlikeli bir üçlü yaratmış. Bu üçlünün ilk maçta Fener’in defansına nasıl ecel terleri döktürdüğünü hep beraber gördük. Cumartesi oynadıkları Wacker Innsbruck maçında düşük performans göstererek puan kaybeden Avusturya ekibinin aklı belkide Kadıköy’deydi. Fener maçındaki defans kurgusunu bozmayan kırmızı beyazlıların hocasının, yine Ulmer-Hinteregler-Andre-Klein defans kurgusuyla Saraçoğlu’nda oynaması muhtemel. Son lig maçında Soriano’nun yanında Nielsen’i oynatarak Allan’ı dinlendiren genç hoca, Kampl ve Mane’yi de oyunun sonlarına doğru kullanarak kısmen dinlendirmiş ve rövanş maçında Soriano-Allen-Mane-Kampl dörtlüsünü kullanacağı mesajını hem kendi oyuncularına hem de Fenerbahçe’ye vermiştir. Mutlak gol atması gereken Salzburg ilk maçtaki gibi çok saldırgan olmayacak ancak zamanını, gücünü, gençliğini ve çabuk atağa çıkma özelliklerini optimum bir şekilde ve dikkatle kullanmak isteyecektir.

Maceraya Hiç Gerek Yok

Ersun Hoca rakiplerinin kendilerine göre daha hazır olduğunu, yaklaşık iki aydır kamp, hazırlık ve lig maçlarıyla beraber ivme kazandıklarını belirtmiş, kendilerininse henüz hazır olmadığını ve en azından 6 haftaya daha ihtiyaçları olduğunu söylemişti ilk maçın hemen sonrası yapılan basın toplantısında. Fakat bu kadar hazır bir rakibe karşı, bu kadar hazır olmayan kendi ekibini neden tamamen yabancısı olduğu,daha önce ne Boluspor , ne Lenkeran, ne de PSV maçlarında denemediği, “kanat özellikleri hiç olmayan oyuncu” profiliyle oynatmasını nasıl izah edebilirki? Nasrettin Hoca’nın göle maya çalmaya çalışrken; ”Aman Hocam ne yapıyorsun, göl maya turtar mı hiç?” serzenişine; “Biliyorum tutmaz ama ya tutarsa?” hikayesini mi hayal etti acaba? Yoksa çoğu teknik adamda rastladığımız “ben” egosuna mı yenildi dersiniz? Rövanş maçında muhtemelen defans kurgusunun aynı ve ilerideki tek forvetinde Webo olacağını kuvvetle varsayarsak, bu maçın skorunun nasıl olacağına dair tek ve kesin ipucu hocanın orta sahayı kimlerle dizayn edeceğidir. Raul’un oynamaması, “her olmayan şeyde bir hayır vardır” sözüyle tercihler konusunda Yanal’ın elini rahatlatırken, kafa karışıklığınğ da en aza indirgeyecektir. En kolay tercih Emre ve Topal’ı defansif ve ofansif orta saha olarak merkeze koymak olsa gerek. Geriye kalan üçlü işinse sola Sow’u, sağa Kuyt’ı ve Webo’nun arkasına da, kadro rekabetinden dolayı geçen seneki istikrarsızlıklarından vazgeçecek gibi gözüken, Avusturya’daki maçı çeviren kahramanlardan biri olan Baroni’yi oynatmak, bugünkü tabloda “futbol aklı” olarak en mantıklı seçim gibi gözüküyor. Sow bu maçta kesinlikle oyuna sonradan alınacak bir oyuncu değil. Telafisi olmayan, 50 bin çoşkulu seyirciye oynayacak olan Fenerbahçe’nin “önce yorayım, sonra atarım” maçı değil bu maç. Seyircisinin çoşkusunu 90 dakika yanında hissedecek olan Fenerbahçe, rakibini presli ve baskılı oyunuyla boğmalı, skor avantajı erken ele geçirip, gol ve golleri bulduktan sonra da pas organizasyonlarıyla oyunu istediği gibi yönlendirebilmeli. Oyunun gidişine göre Alper’i, Miro’yu da kullanmak mümkün Ersun Hoca’nın adına.

Hani arkadaşlarınızla, futbol sevdalısı dostlarınızla evinizde, ofisinizde, ya da bir bir restoranda oturur maç seyreder ve kendi aranızda maçın kritiğini yaparsınız; “ya hocam ne gerek var böyle değişikliklere, sen normal takımını çıkart oynasınlar, zaten herkes birbirini ezberlemiş, ne diye yeni şeyler denemeye kalkıyorsun. Hiç olacak iş mi bu Allah aşkına?” diye hayıflanırsınız ya...İşte böyle bir maç Salı Gecesinde oynanacak olan. İşin sırrı Fener’in Avrupa’da ezberlediği ve mükemmel uyguladığı “4-2-3-1’in Sow’lu” versiyonunda. Bunun dışında bir uygulamaya gitmek adeta Salzburg’un Kadıköy sürprizine davetiye çıkarmak olur.

New York, 06:48

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.