ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Çocukluğumun Bayramları

Asım Çalık

30 Temmuz 2014 Çarşamba 11:54
  • A
  • A

Bilir misiniz Anadolu’da misafirler, dostlar, akrabalar, ya da aile bireyleri yolcu edilirken hep su dökülür arkalarından sağsalim yerlerine varsınlar, çarçabuk geri dönsünler diye. Avukatlık mesleğini icra ederken Babamı Ankara’ya her gidişinde hep su dökerek yolcu ederdi Annem. Çok mürafası olurdu Babamın. Ankara’yı Uşak’a komşu kapısı yapmıştı sevgili pederim bu gidiş gelişlerinde ben küçücükken. Üniversitede okuduğum yıllarda da yapardı bu su dökme işini Annem İstanbul’dan ayrılıp Bursa’ya dönerken hafta sonları. Benim için Cuma-Cumartesi-Pazar günlerini kapsayan İstanbul ziyaretlerim Bayram tadındaydı. Sofra donatılır, bütün sevdiğim yemekler hazırlanır, Sultan Süleyman bile kıskanırdı herhalde hazırlanan o lezzetleri görseydi.

15 yaşındaydım Uşak’a elveda, İstanbul’a merhaba dediğimde. Herkes gibi bende övünürüm memleketimle. “Nerelisin?” diye sorduklarında, “Uşak’lıyım” diye cevap verirken hep gururluyumdur. Belki Anne Babanın her ikisininde Uşak’lı olmasından, belki Babaannemin ve Dedemin onca Yunan zulmüne karşı asla özgürlüklerinden vazgeçmemelerinden, belki de Uşak Şeker Fabrikasının kuruluşuna öncülük eden Nuri Şeker gibi babayiğit bir çiftçinin binbir zorlukla kurduğu fabrikanın her köşesinde emeği olan Nuri Dedemin, Nuri Ustadır lakabı, torunu olmaktandır bu memleket sevdası. Ya da ismini taşıdığım diğer Dedem Asım Bursalıoğlu’nun İstanbul’dan Uşak’ı her ziyaretinde tüm aile fertlerini ve yakın akrabaları etrafına toplayıp; “Hadi anlatın bakalım kimin ne derdi varsa yardımcı olayım” babacanlığını sanki o an dedemin yanında oturuyormuşumda, yıllar sonra o anı hep resmediyor olmamdandır.

70’li yıllarda büyürken sanki bir başkaydı Ramazanlar, Kurban Bayramları. Belki istanbul, Ankara, İzmir gibi metropolitanlar yine şimdilerdeki gibi terki diyara uğruyorlardı ama Anadolu insanı öyle aldırış etmezdi turla gezilere çıkmalara hatırladığım kadarıyla. Bugünkü gibi turlar, seyahatler yoktu. Gazetelerin reklam sayfalarını süslemezdi Bodrum-Marmaris-Alaçatı-Alanya sahillerinin resimleri. Bilet dahil herşey içinde Yunanistan-İtalya-İspanya-Avrupa bayram tatil paketleri havalarda uçuşmazdı. Vardıysa bile bu kadar yoğun olmazdı. Şehirler boşalmazdı insansız kalırcasına günümüzdeki gibi. Komşuluk vardı o zamanlar. “Ev alma, komşu al” demiş ya büyüklerimiz. O misal... Komşularımız adeta aileden olurlar, akrabalığa soyunurlardı. Kimi zaman ana baba yerine geçerler, kimi zaman kardeşiniz ağabeyiniz oluverirlerdi. Üzüntüleri üzüntümüz, sevinçleri sevincimiz olurdu.

Bayram sabahları konu komşu beraber Bayram Namazına gidilir, ilk bayramlaşma orada yapılırdı. Babam’la bir kaç kez gidebilmiştim Bayram Namazına biraz büyüdükten sonra. Çakaloz’du galiba eğer yanlış hatırlamıyorsam Caminin ismi. Namaz dönüşü fırından ya da bakkal Namık Amca’dan sıcacık ekmekler alınır, evde kahvatı yapılırdı. Kahvaltılar biter bitmez şarkı sözlerine doyamadığmız, melodileri hala kulağımızda çınlayan küçüklerin Barış Abisi, Barış Manço’nun “Bugün Bayram” isimli şarkısında söylediği gibi en güzel giyisiler giyilir, tüm ahali erkenden uyanırdı bayram hazırlığına. Aile fertleri kendi aralarında bayramlaştıktan sonra karşılıklı ziyaretler başlardı Ramazan’da üç gün, Kurban Bayramında dört gün süregelen. Dedemlere gidilir, Babaanneyle Dedenin elleri öpülür, Halamlar, Amcamlar, Enişteler, Kuzenler her bayram olmasa da, eğer Uşak’dalarsa buluşulurdu. Unutmadan, Gazi Mustafa Kemal İlkokundayken bayramdan hemen önce okul müdürümüz Zekeriya Hocamın, müdür yardımcımız Metin Hocamın, sınıf öğretmenim Hatice Hocamın, kendi sınıfımdan daha fazla arkadaşım olan komşu sınıfın öğretmeni Fatma Hocamın elleri mutlaka öpülürdü.

Bu ziyaretlerde sadece şeker çikolata ikramı yapılmaz, adeta evlerin hanımları yarışa girelerdi sanki yemek yarışması varmışcasına. Annemin brovnisi eksik olmazdı böyle günlerde. Rukiye Teyzem börek yapar, Hatice Teyzem kısır ikram eder, Namıka Teyzem ipek gibi pişirdiği pekmesete boğardı misafirlerini. Çaylar kahveler içilir muhabbetin tadına doyum olmazdı. Biz küçükler her ziyarette sırayla büyüklerimizin elini öper, ne kadar harçlık toplayacağız diye birbirimizle iddaya girerdik çocuk aklımızda.

Sadece bayramlarda değil, o sokak aralarında top oynadığımızda da onlar oluverirdi sahnede. Şenay Ablam maç aralarında karnımızı doyurur, susadığımızda Nuray Ablam yetişirdi imdadımıza. Rukiye Teyzemdi havluyla topraktan kirlenen terli yüzümüzü silen. Deliler gibi oraya buraya savrulduğumuzda yanında hep extra fanila bulundururdu Hatice Teyzem bizler hasta olmayalım diye. Galatasaray’la Fenerbahçe ilk gece derbisini ışıklar altında 3 Ekim 1993 tarihinde Kadıköy’de oynaya dursun, o sokak aralarında, arsalarda, Anadolu şehirlerinin stadyumları haline gelen mahallelerde, etrafda dikili olan bir kaç elektrik direğinden gelen ışıkların altında karanlığa dönen günlerde az mı oynadı bu futbol denen top aşkını benim neslim. Kimi zaman ezanın sesi bile bizi evlere gönderemezdi. Necmi Baba dayanamaz, sazı eline alırdı en sonunda. Biz hala topa vurma derdinde deli gibi koşturmaya devam ederken o meşhur balkonuna çıkar, oyunu durdurur ve bizi evlerimize yolcu ederdi kırmadan, incitmeden. Kimseler arkamızdan su da dökmezdi biliyor musunuz. Çünkü aynı kadrolar bıkmadan usanmadan meşin yuvarlağın peşinden koşmaya devam eder, mahalleler çocukların stadları olma görevini sürdürürlerdi akıp giden günlerde.

Annemin çok sevdiği bir arkadaşı, yaşça kendinden büyük Hasibe Ablası vardı benim de çok sevdiğim. Allah rahmet eylesin çok matrak kadındı Hasibe Teyzem. Hayat doluydu. Hakkı Amca’yla beraber Uşak’lıların imrendiği bir Aileydi. Dürüst, namuslu insanlardı onlar. Hakkı Amca sessiz sakinken, Hasibe Teyze şen şakraktı. Etrafın üzüntüyle sarıldığı anlarda bile attığı kahkahalarla herkesin keyfini yerine getirirdi. Ramazanları da ayrı severdi kendisi. Ramazan’ın gelmesine az bir zaman kala;”Cancazım çabucak geliverdi yine” klişesini herkese ezberletmişti. Cancazın geldi ve gidiverdi Hasibe Teyzecim bir kez daha.

Nice Bayramlarda, Ramazanlarda eksiksiz buluşmak üzere sevgili dostlarım. Sadece huzurlu bir Bayramınız olmasın, ömrünüz de huzurlu olsun. Sevgiyle kalın.

30 temmuz 2014 Çarşamba, Astoria, New York, 03:12am

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.