ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Eylemler Türk dünyasında da endişe yarattı

Ahmet Sağlam

13 Haziran 2013 Perşembe 13:59
  • A
  • A

Günlerdir süren Gezi Parkı eylemleri dünya basınında olduğu gibi Türk dünyasında da geniş yer buldu.Olaylar tarihi ve kültürel bağları ile bir birimize bağlı olduğumuz kardeş ülkelerde de endişe yarattı.

Eylemlerin bu kadar büyümesinde dış etkenlerin de önemli bir rolü var

Meselenin çıkış noktası ağaç gibi görünse de Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde ki patlamadan sonra olması akıllara başka soruları getiriyor.Olayın başlangıcında bir dış gücün müdahalesi olmadıysa bile eminim işlerin bu kadar büyümesinde, ortalığın savaş alanına dönmesinde özellikle de hükümeti sıkıştırıp istifaya zorlamaya çalışılmasında, dış bir müdahalenin olduğu ortada.

Orantısız güç kullanımı masumları da etkiledi

Tabi ki eylemcilerin arasında masum olanlarda vardı ve halada var. Masumların bu olaya dahil olmasında ilk anda ki orantısız güç etkili oldu diyebiliriz. Biz tarih boyunca toplum olarak hep mağdurların yanında yer almışızdır. Bu olayda da böyle oldu. Ama maalesef daha sonra masumlar da basının gazına geldi.

Yakıp yıkmanın masumiyeti olamaz

Aslını sorarsanız yıkmanın yakmanın masumluğu ve mağdurluğu olmaz. Özellikle de hukuksuz davranışların izahı olamaz. Benim tepkilerim var diye kimse yasaları çiğneyemez.

Masumiyetin ayarı kaçtı

Üç beş kalabalığı yan yana gören kendini devrim fatihi sanmaya başladı. Başta İstanbul Taksim olmak üzere Ankara Kızılay, İzmir ve güzel ülkemizin çeşitli şehirleri savaş alanına döndü. Belediyenin araçları yakıldı esnafın dükkânları yerle bir edildi. Keza Ankara Kızılay alev alev yandı, sözde ağaç sevgilileri ağaçları ateşe verdi. İzmir desen polis arabasını ders çevrildi üstüne Atatürklü Türk Bayrağı asıldı. Polis arabasını ters çevirip üstüne Atatürklü Türk bayrağı asmak sanırım sadece bizde olsa gerek, Göstericiler, Atatürk'ün askerleriyiz diye sloganlar attılar. Sanki polis başka ülkenin polisi… Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve bu millete önderlik yapmış Gazi Mustafa Kemal Atatürk, küçük bir gurubun sahiplendiği ve yakmanın yıkmanın gayri meşru işlerin meşru göstermek kaynağı olarak gösterildi. Aslını soracak olursanız bu dengesiz sahiplenme sadece bu olaylar da değil, tüm gayri meşru işlerde meşrulaştırma olarak kullanılıyor. Bence Gazi onların bu hallerini görse yüzerine bile tükürmezdi.

Biranın arpası fazla geldi, devrim peşinde koşmaya başladılar

Devrim peşinde koşanlar burasının eski Türkiye olmadığını, seçimsiz bırakın hükümeti, muhtarı bile yerinden edemeyeceklerini bilemediler. Evinde sükunete oturan insan nüfusunu ise hiç hesaba katmadılar?

En tehlikelisi ise bunu Türk Baharı diye dillendirmeye başlamalarıdır

Aslında bunun aşılaması dışarıdan oldu. Suriye'den de Esad çıktı, Türk halkının yanındayız diye açıklama yaptı.
Rusya'da Putin “Türkler bunu başaracak” benzeri açıklamalarda bulundu.
Alman Bakan keza aynı yönde açıklama yaptı. Düşünün daha geçen aylarda Almanya’da Türk evleri ateşe verildi ve bir sürü vatandaşımız hayatını kaybetti. Almanya bu davaları izlemek için Türk basınını içeri dahi almadı. Ama Alman bakan utanmadan demokrasiden bahsederek gezi olaylarına gaz vermeye çalıştı. Sormak istiyorum sizce Esad başta olmak üzere Rusya, Almanya niye bu tarz açıklamalar yapıyorlar. Türk halkını çok sevdikleri için mi?
Hadi onlar bir Türk Baharı aşılamaya çalıştılar. Ama sözde demokrasi adına eylem yaptıklarını iddia edenler, olayları hangi akılla Türk Baharı olarak nitelendirmeye çalıştılar. Vicdanı olan düşünür, eğer bu olaylar Türk Baharı adıyla Türkiye'de patlak verirse, bu ülke Suriye'den kötü olmaz mı? Bu kimin yararına olur ülkemizin düşmanlarının mı? Yoksa devrim peşinde koşanların mı ? Bu cevabını bence sözde devrimciler vermelidir..

Yabancı basın daha düne kadar bizi yapmadığımız Ermeni soykırımı ile suçladı

Bu basın ki daha düne kadar Müslümanları barbar, bombacı diye dünyaya rezil etti. Bu basın ki Ermeniler, Azerbaycan Türklerini bütün dünyanın gözleri önünde soykırıma maruz bıraktı, gıkları çıkmadı. Bu basın ki Balkanlarda Avrupa’nın tam da göbeğinde Srebrenitsa'da milyonlarca Müslüman katledildi gözleri görmedi. Allahın her günü Suriye’de bir sürü insan ölüyor susuyorlar ama ne hikmetse Türkiye’deki gezi olaylarına aşırı ilgi duyuyorlar ve “Aslan Türkler, siz yaparsınız vurun, kırın alın iktidarı” diyen de gaza getiriyorlar. Bu yabancı basının gerçek niyetini görmeyenlerin beylerinin odunlaştığını düşünüyorum.

Türkiye’nin imajı ciddi yara alır, turizm baltalanır

Mevsim Turizm mevsimi bacasız sanayimiz olan turizm baltalanır. Düşünün bütün kış boyunca bu mevsimin gelmesini bekleyen sahil şehirlerimiz var. Dahası para korkaktır. Sıkıntılı ortamlardan hemen kaçar. Bu olayların devam etmesi bizden yabancı sermayenin de kaçmasına neden olur.

Eylemleri Türk Dünyasında endişeyle takip ediliyor

Bu eylemleri Türk Dünyası’nda da kaygı dolu gözlerle izlemekte. Bakın şunu bütün samimiyetimle dile getirmek isterim, Türkiye’deki vatandaşlarımız hangi kaygı ve endişeyi yaşıyorsa bir o kadarda Türk Dünyası aynı kaygı ve endişeyi yaşıyor. Bu olaylar Türkiye’ye nasıl zarar verirse bir o kadarda Türk Dünyasına aynı zararı verir.

Cumhurbaşkanı Gül döneminde yakın ilişkiler kuruldu

Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve Türk Cumhuriyetlerindeki Cumhurbaşkanlarımız çok yakın ilişkiler kurdular. Bu sayede Türk Cumhuriyetleri Türk Dünyasının yakın tarihin de ilk defa çok önemli bir adım attı. Bu hepimizin yıllarca özlemini duyduğu, Türk Keneşi’dir. Tüm Türk dünyası çalışmaları Cumhurbaşkanlarımızın önderliğinde tek çatı altında toplandı. Bunun bir Genel Sekretaryası ve bayrağı oluşturuldu.

Avrupa Birliği tarzında bir yapı geliştirildi

Avrupa Birliği benzer hatta ondan daha da sağlam bir yapı oluşturuldu. Bu Keneş bu gün eğitim alanında tutunda ekonomi, kültür vs alanlarda tam bir birlikteliği sağlamış durumdadır. Bu adımların sayesin de Can Azerbaycan ile Türkiye arasında bir enerji anlaşması yapıldı. Bu anlaşma ile tüm dünya gözlerini Türk Dünyasına çevirdi. Anlaşmadan ciddi rahatsızlık duyanlarda oldu. Çünkü Türkler tarihte büyük ve kudretli devletleri iktisadi birliktelikle kurmuşlar ve bu iktisadi birlikteliğin temelini de tarihi İpek ve Baharat yolu oluşturmuştur. Eskiden ticaret yollarına hakim olan Türk coğrafyası günümüzde çok önemli enerji kaynaklarının sahibi olmakla birlikte, enerji yollarının sahibi olamamaktadır. İşte bu anlaşmalarla 21. yüzyılda Türk Dünyası Gençliği atalarının ticaret yollarına binlerce yıl hakimiyet kurduğu gibi atalarına yaraşır bir şekilde enerji yollarında da hakimiyeti ele geçirme çabasındadır. Bu hareketliliğin ve sinerjinin büyük aktörlerinden birisi de hiç şüphesiz ki Türkiye ve Türkiye gençliğidir. İşte bu yüzden Türkiye’de ki bu tarz bir sıkıntı,Türk Dünyasında büyük bir endişe yaratmaktadır.

Bu olaylar Türkiye’de kasti bir şekilde kışkırtıldı

Bazıları sosyal medyada polis taksim de gerçek mermi kullanıyor 500 kişi öldü diye yazıyor. Bazıları da onu paylaşıyor. Sonra bakıyorsun Taksimde sadece göstericiler var, onlarda alev alev ortalığı yakmış yıkmış. Bunun gibi o kadar çok olay var ki inan bazılarını çocuk paylaşmaz. Ama maalesef bazılarımız bunları gerçekmiş gibi kullandı. Sorsan şimdi kimse paylaşmamıştır. Bence sosyal ağın artık bu kadar kontrolsüz bir ortam olarak kalmaması gerek. Sadece bu olaylarla da ilgili değil sosyal ağda insanlar bir birlerine diledikleri gibi hakaret etme hakkını buluyorlar. Bunun acilen bir yasal düzenlenmesinin yapılması gerekir. Özgürlük dediğin başkasının şahsi sınırlarına girdiğinde durmasını bilmeli ama maalesef sosyal ağda bu sınırlar yerle bir olmuş durumda.

Bazı parlak fikirli arkadaşlar askeri göreve çağırdı!

Ben en çok buna şaşırdım. Neden derseniz dünyada bu tarz bir kıyım yaptırma tekniği ve isteği sanırım sadece bizim demokrasi arayanlarımızda olur. Bizim demokrasi arayışçıları askerle polisi çatıştırmaya çalıştı. Ne kadar trajikomiktir ki adam askere “Bizi Türk polisinden koruyun” diye galeyana getirmeye çalıştı. Özellikle de bunu darbelere karşı olan, özgür olduğunu iddia eden zihniyetler yaptı. Bunlar lafta darbeye ve cuntacılığa karşı insanlar, daha düne kadar tüm demeçlerinde bu memleket darbeciler ve cuntacılar yüzünde geri kaldı diyenler. Bunlar fikrin ve kalemin gücüne inanan insanlardı ama birden hepsi fikir ve kalemi rafa kaldırdı. Darbe şart, hükümet düşene kadar yola devam diye de dillendirdiler. Bu olaylardan bir darbe devşirmeye kalktılar.

Yakıp yıkılan devletin malı

Aslında neticede hatice ortada, hepimiz aynı partiyi tutmak zorunda değiliz, aynı siyasi görüşü de paylaşmak zorunda değiliz ama herkes bu vatanın tek bir taşını bile korumak zorunda? Yaptıklarını demokratik bir hak arayışı olarak değerlendirenlerden sormak istiyorum, “Sizin yaktığınız ve kırdığınız nereden ödenecek ?” Bunun cevabı açık, ortak paydamız olan devletin kasasından ödenecek. Peki siz kırarken dökerken evinde oturan vatandaştan izin aldınız mı ? Almadığınıza göre bu vatandaş bunu sizinle birlikte ödemek zorunda mı? Bu nasıl bir demokrasi anlayışı. Lütfen kendinizi bütün ön yargılarınızdan arındırarak bir sorgulayın…Bunu sözde savunduğunuz demokrasi ve insan hakları için yapın. Ayrıca kimle ne derdiniz varsa hesabını sandığa saklayın, milleti ikna edin, iktidar olun. Lütfen bu devşirme devrim rüyasından da hala uyanmadınızsa uyanın. Zira bu rüya bu milleti birbirine kırdırır, dışarıda da Türkiye düşmanlarına el ovuşturup, tabiri caizse bir yerleriyle güldürür.

Kimse aramıza fitne fesat sokmasın

Ben şahsi olarak ülkemizin bütün vatandaşlarını öz kardeşim gibi seviyorum. Tüm vatandaşlarımızın da bir birlerini çok samimi duygularla sevdiğine inanıyorum. Lütfen aramıza fitneyi sokmayın, bizleri bir birimize düşman etmeyin. Çünkü bu vatanın evlatlarına hem ülkemizin, hem de tüm Türk Dünyanın ihtiyacı…

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.