ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Tarih dinamiği

Ahmet Balki

12 Nisan 2013 Cuma 10:03
  • A
  • A

Âdemoğlu için tarihten çıkıp gelen bir yaşantı muhtemel olmadığı gibi arzulanan bir şey de değildir. İnsana ve medeniyete anlam kazandıran ehemmiyetli dinamiklerden birisi tarihtir.
Dinamik kelimesini bilinçli kullandık zira mazi çoğu vakit bugünün düne yansımasıdır.

İbn-i Haldun’un deyimi ile “suyun suya benzediği kadar geçmiş geleceğe benzer.”
Araplara ait olan “bu gece dün geceye ne kadar da benziyor” sözü tarih ile bugün arasındaki sert teması vurgulamaktadır.

Genellikle tarih; insan topluluklarının geçmişte yaşadıkları olayların zaman ve yer gösterilerek sebepleriyle anlatılması olarak tarif edilmiştir.
Tarih kişi ve toplumların öncelikle kendisini tanıması yani kimliği, dini, kültürü, gelenek ve tecrübelerini anlamak için gereklidir. Yani kişi ve toplumlar geçmişleriyle vardır.

Şimdiki hal dediğimiz “an” tabiri çok kısadır ve daha “a” harfinden sonra tarih olmaya başlamıştır.
Bu geniş kapsamından dolayı tarih; insanı bilme ilmidir denilmiştir.
Tarih bir masal değildir. Aslında tarihe “eskilerin masalları” demek müşriklerin zihniyetidir.
Eskilerin yaşadıkları tecrübeler, yıkılışları ve başarıları bugüne de ışık tutan bir fenerdir.
Tarihten ders almayan ve istikbale yönelik kaderini kendi “yarattığını” zanneden kimselerin “anı” mutlaklaştırması felaketlerin en büyüğüdür.

Kur’an-ı Kerim insanlığın kendi kendini hapsetmesine karşı sürekli zaman ve içindeki değişimleri gündeme getirmiştir.

Nitekim Allahü Teâlâ (cc) şöyle buyurmuştur: “Andolsun fecre. On geceye. Çifte ve teke. Gitmekte olan geceye. Nasıl, bunlarda bir akıl sahibi için yemin var değil mi?” (Fecr Suresi: 1-5)
Ayetteki fecr ve gece kavramları yalnızca vakitsel değil idari, sosyal ve iktisadi bütün değişimleri gündeme getirmektedir.( M. Hamdi Yazır - Hak Dini Kur’an Dili- İlgili ayetin tefsiri)
Toplumsal oluşumun genel geçer kanunlarını tespit edip hem şimdiki hal hem de gelecek üzerine düşünceler üretilmesine tarih felsefesi denilir.

İnsanın elindeki bilgi kaynaklarıyla tarihi ihata edebilmesi mümkün değildir.
Çünkü (insan açısından) insanın başlangıcı bilinmezliklerle doludur.
Dolaysıyla akıl (veya bilimle) toplumsal oluşumun kanunlarını tespit edebilmesi o kadar da kolay değildir.

Salt duyu organları ve bilimsel çalışmalarla tespit edilen kanunların spekülasyona açık olacağı malumun ilamıdır.

Hadiseleri kronolojik sıralamaya tabii tutsanız bile öncelikleriniz ve kullandığınız (zihninizi inşa eden) kavramlarınız bir “dünya görüşünün” semeresidir.

Her ne kadar tarihçinin “hiçbir ülkeye mensup olmaması ve herhangi bir ideolojiyi savunmaması” gerektiği söylense de her disiplin gibi tarih de batıl veya hak yoruma açıktır.

Mesela tekâmülü (evrimi) putlaştıranlar nezdinde yaşanan gaddarlıklar olması gereken veya kaçınılması mümkün olmayan ahvallerdir. Ufukta güzel günler gelecektir. Gericilik/irtica ve ilericilik şablonunun özü budur.
Zamanın tükenmesiyle insanlığın da ilerlediği inancını yani insanlık tarihi çağlara tefrik ederek ilkellikten dünya cennetine doğru gittiğini varsayan anlayışa ilerlemeci tarih anlayışı denilir.

Bu anlayış günü mutlaklaştırırken paradoksal bir biçimde istikbali fazla önemsemez.

Ekolojik felaketlerden, sosyal ve siyasi buhranların kökünde bu zihniyet yatmaktadır. Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de izana sahip olanları şu şekilde tasvir etmektedir: ”Andolsun ki bunların çoğunun üzerine o söz hak olmuştur. Artık bunlar iman etmezler. Hakikat, biz onların boyunlarına öyle laleler(demir halkalar) geçirdik ki bunlar çenelerine kadar(dayandı). Şimdi onlar, kafaları ve burunları yukarı kaldırılmış haldedirler. Biz hem önlerinden bir sed, hem arkalarından bir sed çektik. Böylece onları sarıverdik. Artık görmezler. Onları(azap ile) ha korkutmuşsun, ha korkutmamışsın onlarca birdir. İman etmezler.“(Yasin Suresi: 7-10)

Arkalarından ve önlerinden bir set çekilmesi tarih ve gelecek idrakinden mahrum bırakılmalarını gündeme getirir. Kafa ve burunlarının yukarı kaldırılması kibirli kişiliklerine yapılan bir vurgudur. Bu şahısların mazi ve istikballerini sezememelerinin nedeni dürüst bir tarih ufkuna malik olmamalarıdır.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.