ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Hikmet-i Hükümet

Ahmet Balki

22 Nisan 2013 Pazartesi 10:25
  • A
  • A

İktidarları hukuka dayanmayan zümreler hâkimiyetlerinin devamı için “kendilerinde başkalarında mevcut olmayan” bir ilim olduğunu iddia ederler. Bu ilim yönetimlerinin meşruiyetlerini sağlar. Salt maddi imkânlar veya kaba güçle bir iktidarı devam ettirmek mümkün değildir. Mısır’ın maddi imkânlarına sahip olduğunu söyleyip Hz. Musa (as)’a meydan okuyan Fir’avun “ra ilahının oğlu” idi. Kâhinleri ile geleceği bilebileceğini iddia eden bu kişi sihirbazlarıyla da olağanüstü güçlere sahip olduğu intibaını vermeye çalışmıştır.

Hikmet-i Hükümet kavramı devlet aklının (dolaysıyla devlete egemen olan zümrelerin) yaptıklarının sorgulanamaz olduğunu kabulü esasına dayanır. Bir anlamda hikmet-i hükümet devletin resmi ideolojisinin insanlara itirazsız kabullenilmesini sağlar. Milli devlet, bayrak, marş ve çeşit çeşit heykellerin toplumsal hayatta yer alması otoritenin zamanla sorgulanmasını da engeller. İnsanlar varlıklarını devlete borçlu olduğu hissiyatına kapılırlar. Elbette bir toplum için devlet önemlidir. Ama burada söz konusu olan devletin gerekli olup olmadığı değildir mevcut devletin resmi ideolojiyi nasıl zihinlere kazıdığı meselesidir.

Liberalizmden Sosyalizme bütün ideolojik hareketlerin cümlesi istikbali çekip çevirmek propagandasıyla vücuda gelmiştir. Tarihi kurgulayan ideolojiler, kıvançlı şakrak devirlerin düşlerini pazarlamaya çalışarak âdem evladının bütün boyutlarına nüfuz etmeye çalışırlar.

Siyaset biliminin önemli kavramlarından birisi “toplum mühendisliği”dir. Beşeriyeti kurgulanabilir zanneden bütün devlet adamlarının özlemi robot misali insandır. İşte bu sebeple sosyal teknisyenlik olan siyaset mühendisliği bütün azgınların ortak değeridir.

Korku ve havuç politikalarıyla vatandaşlarını “kul” edinmeye çalışan tağutlar, iktidarlarını lâyenkati kılabilmek için cemiyetin; bırakın neyi düşüneceklerini emretmeyi, sevgilerine bile burnunu sokarlar. Yönetimlerin bu politikaları her ne kadar modern dönemde artmış olsa bile geçmişten bu yana azgın idarecilerin temel ahlakı aynıdır. Allahü Teâlâ (cc) Kitabında Mekke İdarecilerinin haletini şöyle haber vermektedir:

“İçlerinden kendilerine bir nezir gelmesine afalladılar. Kâfirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür." "İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey." Onlardan önde gelen bir grup: "Yürüyün, ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) azimkâr olun; çünkü asıl istenen budur" diye çekip gitti. " (Sad Suresi: 4-7)
Bütün milleti zorunlu öğretim ve eğitim ile biçimlendirme hastalığının kronolojideki tipik numunelerinden birisi olan Nemrut ile Hz. İbrahim arasındaki münakaşa da Kur’an-ı Kerim’de şöyle nakledilmektedir:
“Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi bahsinde İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de yok eder ve ihya ederim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan ortaya çıkarır, (hadi) sen de onu garptan getir" deyince, o inkârcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”(Bakara Suresi: 258)
Yerküreyi mülkü gibi gören erkler insanoğlunu (idamla veya cezaeviyle) mevte ve (makam ve mevkii ile) canlandırma takatini üstlerinde sanabilirler. Ve bu güçle (?) ahaliyi arzuladıkları gibi dizayn edebileceklerine de inanabilirler. Fakat halk mühendisliği ukde ile sonuçlanmaya mahkûmdur. Sovyetler Birliği’nin göçmesi güzel bir örnektir. Hukuku tahrif etmeye çalışanlar zinhar Hakkın sillesine mahkûmdur. Adalete riayet etmeyen idarecilere tabii olanlar da karanlıklar içerisinde kalırlar.

İnternet teknolojisi, fiziki ve teknik takipler, muazzam güvenlik örgütleri modern devletler için insanı denetleme ve yoldan çıkanları dize getirme işlevi görmektedir. Her şeyi duyan kulaklar ve gören gözler imajı insanı her şeyinin denetlendiği ve kontrol edildiği izlenimi oluşturmaktadır. Ama bu yanılsamadır. Yaratan Rabbimiz bize “şah damarımızdan” bile yakındır. Sahih bir bilişe sahip olup da iyi niyetli olan insan hâkimiyetin Kahhar (cc)’nın olduğunu bilir. İnsangillerin hatta âlemin geçmişi, şimdiki hali ve geleceği Mütekebbir (cc)’nın katında malumdur ve O’nun iradesi dışında hadise meydana gelmez.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.