ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Derin Devlet Felsefesi

Ahmet Balki

10 Nisan 2013 Çarşamba 08:48
  • A
  • A

Devletlerin önünde iki hayati risk mevcuttur.
Birincisi: Devlet kurumlarının koordinasyonsuzluktan her birinin başına buyruk hareket etmesi.
Bu durum devleti dağıtır ve önlem alınmazsa her kurum, devlet içinde devlet olmaya başlar.
İkincisi: Rejim “düşman”larının (iç ve dış ittifaklarla) yazılı hukuk kurallarının çevresinden dolaşarak devletin temel nizamını yok etmek için faaliyette bulunması.

Devlete riyaset edenler gerek kurumlararası tertibi sağlamak gerekse de kanunları tesirsiz hale getirmek isteyen “düşmanları” yok etmek için derin devlete ihtiyaç duyarlar.

Derin Devlet; otoritenin çıkarlarını gözetip-kolladığı öne sürülen göz önünde olmayan örtülü güç olarak tarif edilir. (Türk Dil Kurumu -Türkçe Sözlük Derin Devlet Maddesi)

Bütün (şer’i - gayr-i meşru) devletler de derin devlet olgusu vardır.
Peygamberimizin (sav) kurmuş olduğu Medine İslam Devletinde Ka’b b. Eşref’in (örtülü bir operasyonla) öldürülmesi derin devlet olgusunun bir yanına işaret etmektedir.

Bilindiği gibi Ka’b b. Eşref, “devlet içinde illegal bir mahkeme kurmuş” adeta devlet içinde devlet olmaya çalışmıştı.

Efendimizin (sav) emriyle sahabeden Muhammed b. Mesleme (ra) Ka’b b. Eşref’e suikast düzenlemiştir.
Şüphesiz ki; Ka’b b. Eşref meşru yargının önüne çıkartılıp yargılanabilirdi.

Fakat bu durumda (suçu kat’i olmakla birlikte) hem beraat edebilir hem de (bu durumda) mahkemede propagandasını yapabilirdi.

Pek tabii ki başka mahzurlar da gündeme gelebilirdi.
Bu (ve bunun gibi) sebeplerle Ka’b b. Eşref’in örtülü bir operasyonla öldürülmesine karar verilmiştir.
Hz. Peygamber (sav) Efendimiz Medine’de devlet kurarken taraflarla bir (Medine Sözleşmesi) sözleşme imzalamıştı.

Ka’b b. Eşref faaliyetleriyle İslam Devlet yapısının egemenlik hakkına muhalefet ediyordu.

O’nun bir Yahudi olduğu biliniyordu ve öyle de kabul edilmişti.

Lakin O, gizli ve illegal faaliyetlerle İslam Devletine savaş açmıştı.
Yani Medine Sözleşmesi’ne aykırı davranıyordu.

Sözleşmede çeşitli din mensuplarının (genelde Yahudilerin) sınırları tespit edilmişti.

Yahudiler kendi aralarındaki ihtilafları mahkemelerinde görebiliyor ve çocuklarına kendi dinlerine göre eğitim verebiliyorlardı.

Esasen İslam’daki zimmîlere tanınan haklar içerisinde askerlik yapmamak da mevcuttur.
Bir bakıma burada İslam Devlet yapısı içerisindeki “din” faktörüne muhalefet hakkı zimmîlere tanınmıştır.
Bununla birlikte meselenin bir diğer yönü şudur: Ka’b b. Eşref’in öldürülme emrini bizzat devlet başkanı olan Hz. Peygamber (sav) Efendimiz vermiştir.

Yani onun öldürülme riskini bizzat devlet üstüne almıştır diyebiliriz.

Zaten Ka’b b. Eşref öldürüldükten sonra herkes de bilmiştir ki; O’nu öldürten İslam Devlet Başkanı olan Hz. Muhammed (sav)’dir.

Türkiye ve dünyadaki gerek derin devlet denilen yapıların gerekse de istihbarat örgütlerinin zihniyet kodlarının bu şekilde işlemediği malumdur.

Türkiye’de bırakın derin devleti bizzat resmi devlet belgelerinde dahi muhalif düşünenler “düşman” olarak ilan edilmiştir.

Devletin kanunlarına uygun olarak dernek, vakıf kuran, gazete, TV açan ve çalıştıranlar her an her şey olabilir korkusuyla yaşamaktadır.

Hâlbuki bir devletin en büyük saygınlığı kendi koyduğu kurallara ilk önce kendisinin sadık olmasıdır.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.