ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Anlam ve ilim iki kardeş kelime... (1)

Ahmet Balki

19 Nisan 2013 Cuma 08:54
  • A
  • A

Bilgiye niçin ihtiyaç duyarız?

Böyle bir suale hemen hepimiz “pek tabii ki pratik ihtiyaçlarımız için” cevabını veririz. İnsanın yemek, içmek ve nefes almak gibi bilgilere daha doğuştan sahip olduğunu kendisi fark etmese de biliyoruz. Isınmak ve serinlemek gibi bilgileri de çevre şartları bize öğretiyor. Öyleyse bilgiyi salt tatbikî ihtiyaçlarımız için öğrenmiyoruz. İlim öğrenmenin başka bir anlamı vardır.

İlim, varlık dünyasındaki bildiğimiz mahlûklardan farkımızı sağlayan şeydir. İnsan ve hayvan hatta insan ve melek tefrikini sağlayandır ilim. Kur’an- Kerim’de şöyle buyrulur: “Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra o isimlerin delalet ettiği şeyleri meleklere gösterip: “Haydi davanızda doğru iseniz, Bana şunları isimleriyle haber verin!” buyurdu.”(Bakara Suresi: 31)

Aklımızın farkına vardığımız ilk zamandan bu yana… Niçin var olduğumuzu merak ederiz. Bu dünyadan sonra nereye gideceğimizi araştırmaya başlarız. Tecessüsümüzü de ancak “bilgi” tatmin eder.
İlmi; geçmişimizi bilmek, şimdiki hali anlamlandırmak ve geleceğimizi aydınlatmak için öğreniriz.

Anlam ve ilim…

İki kardeş kelime

İlim öğrendikçe çevremizdeki her şeyin anlamlı bir varlığı olduğunu idrak ederiz. Ayet ne güzel açıklıyor:
“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru” derler.” (Al-i İmran Suresi: 191)

Ayet-i kerime’deki “anmak/zikir” kelimesini pekâlâ “ilim” olarak da anlayabiliriz. Kaynaklarda ilim; bir şeyin hakikati tanımak, bilmek, idrak şeklinde tarif edilir. Zikirden sonra gelen tefekkür; bizleri “anlama” ulaştırır. İslam, tefekkürü nafile ibadetten üstün görür.

Sahabe-i Kiram’da âlemi, yaratılışı ve anlamı sorgulamış ve hayatını ilme dayalı olarak anlamlandırmaya çalışmıştır. Aşağıdaki hadis bu konuda şöyledir:

İmran b. Husayn (ra) anlatıyor: “Yemen Halkından bir grup Eşari mescide girmişti. Eşariler şöyle dediler: ”Biz dinimizi öğrenmeye ve bu yaratılış işinin başı ne idi, onu senden sormaya geldik” dediler.

Peygamberimiz (sav) Efendimiz soruya şöyle cevap verdi: “Bidayette Allah vardı. O’ndan önce başka bir şey yoktu. O’nun Arş’ı suyun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra kader defterine ebede kadar olacak her şeyi yazdı.” (Buhari; Tirmizi)

İlmi spekülasyonlara alet ederek sapıtmak, verilerimizi mutlaklaştırarak kendimizi hakikate kapatmak mümkündür. Yani ilim hidayetin garantisi değildir lakin ilim olmadan da hakikate ulaşmak mümkün değildir.

Malumu olduğu hal üzere tarif eden ilimden mahrumiyet anlamdan mahrumiyettir. İlim Allah’a yaklaşma vesilesidir. İmam Gazali (rh.a) varlık dünyasında insanın üstünlük nedeninin ilim olduğunu kitabının başında zikretmiş ve ilmin kendi başına mutlak bir değer olduğunu belirtme gereği duymuştur.

İlim sahibi olanlar Allah’tan başka ilah olmadığına şahadet ederler. Aslında Rahman’ın ayetlerini salt âlimler hakkı ile anlar. (bkz. Ankebut Suresi: 43)

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.