ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Kalem ve Kader (6) Sorular (2)

Ahmet Akgünler

20 Mart 2014 Perşembe 19:05
  • A
  • A

“Buradaki asıl muhkem; sorgulanmazlık mı?”
“Aynen öyle. Allah’ı yaratıcı ve ilah olarak kabul ediyorsan boyun eğmeyi de kabul edeceksin. Aksi takdirde ilahlık makamına halel getirmiş olursun. İlah’a her şeyden öte boyun eğilir. Bu sebeple İmam Şehristani der ki: “Aslında Allah’ın bildirdiği emirleri sorgulamak şeytanın ve küfür ve bidat fırkaların ortak karakteridir. Çünkü bir insan günah işleyerek dinden çıkmaz ama günah veya sevabı sorguladığı andan itibaren dinden çıkar. Sorgulamanın da temel gerekçesi kibirden kaynaklanır. Hatta kibir hastalığı insanı Allah’a karşı bile düşman edebilir. Bir ayette durum şöyle anlatılmaktadır: “İnsanı bir damla sudan yarattı. Bir de bakarsın ki O, açık bir düşman kesilmiş!” (Nahl Suresi: 4) Peygamberlere tabii olmayan müşrikler, bir insanın kendilerine doğru yolu göstermesini kibirlerine yedirememişlerdir. Nitekim ayette şöyle buyrulmaktadır: “Bu, kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde "bizi bir beşer mi hidayete ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden inkâr edip saparak yüz çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani'dir, Hamid'dir.” (Tegabün Suresi: 6) "İnsanları iman etmekten engelleyen, “Yoksa Allah bir beşeri mi Resul gönderdi?' savından başkası değildir." (İsra Suresi: 94) "Ben, zavallı ve nerdeyse konuşamayan bu kimseden daha üstün değil miyim?" (Zuhruf Suresi: 52) Müşriklerin beslendikleri kaynak şeytandan gelmektedir. Zira şeytan Allah’ın secde emrine; "Sana emrettiğimde secde etmene engel olan nedir? Dedi ki: Ben ondan daha mümtazım" (Araf Suresi: 12) Bütün müstekbirler sebep aynı olduğu için aynı izi takip etmiştir: “Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.” (Bakara Suresi: 118)”
“Ama insanda akıl denilen varlık var. Adeta sorgulamak zaruri.”
“İki açıdan sorgulamak hem edepsizlik hem de gereksiz. Çünkü Allah, ilahtır. İlah sorgulanmaz. Ayrıca Allah bizlere ihtiyacımız olan şeyleri haber vermiştir. Bilgide ulaşabileceğimiz zirveler için de kapı her zaman açık. İlmin araçlarıyla insan bilme yolunda ilerleyebilir. İnsanın -günahları bir kenara bırakacak olursak- Allah’a karşı meydan okumasının iki yolu vardır. Bunlardan biri belirttiğimiz gibi kibir. Diğeri ise insanın kendi yargılarını sanki Allah’ın ahkâmı gibi görmesidir. "Bizim için iyi olan Hak için de uygun, bizim için kötü olan Hak için de zararlıdır" diyen kimse, Allah (cc)’yı insanlara teşbih etmiş olur.”
“İnsanların çoğu bilginin kendinden esirgendiğini düşünüyor oysa.”
“Hayır, Allah, insanın daima ilim sahibi olmasını ister. İlim için hırslı olmasını ister. Ama öğrenemeyeceği şeyler de var. Kaldıramayacağı yükler. İlim, bazı şeylerin perde arkasında olduğunu bildirir ama perdenin arkasını açmaz. İnsan şeytanlaşarak bir sonuca ulaşamaz. Bu sebeple Allah şöyle buyurdu: “Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.” (Bakara Suresi: 168) Şeytanın adımlarını izlemeyin yani onun düştüğü yanlışlara düşmeyin anlamında. Geçmişten veya kişilerden örnek vererek yanlışlara düşmemeyi tavsiye etmek Allah’ın ve Peygamberinin ortak üsluplarından biridir. Nitekim Peygamberimiz (sav) Efendimiz ümmetini şu şekilde uyarmıştır: "Kaderiye bu ümmetin Mecusileri, Müşebbihe Yahudileri, Râfiziler ise Hıristiyanlarıdır." (Müstedrek) Kaderi inkâr edenler ister istemez varlık âleminde en az iki farklı güce inanmak zorunda olduklarından Mecusilere benzetilmiştir. Mecusilikte iki farklı ilah vardır. Kaderiye ise insan, kendi kaderini kendi çizer diyerek adeta ilahlaşan bir psikolojiyi simgeler.”
“Benim adeta senin yazmanla var olmana rağmen bağımsız bir kişilik iddia etmek gibi mi?”
“Evet!.. Saçma ama aynen böyle. İslam; hükümranlığın kayıtsız Hâkim (cc)’nın olduğu hususunda daima ikaz da bulunmuştur. Ademiyet şu ayette şöyle uyarılır: “O, yaptığından sorumlu olmaz, onlar ise mesuldür.”(Enbiya Suresi: 23) Hiçbir insanın İlah’ın fiillerini ve hâkimliğini sorgulama hakkı yoktur. Esasen bir kimse başkasına, "Bunu niçin yaptın?" dese, bu amirlik taslamaktır. Kul ise adı üstünde kuldur ve kul Allah’a teslim olmakla mükelleftir. İslam’ın ilah anlayışında Allah ve kanunları asla tartışılmaz. İnsandan istenen kayıtsız ve şartsız Allah’a teslimiyet. İnsanoğlu Allah’tan razı olmak zorundadır. Başına gelen musibetler karşısında sızlanmamak; kaderine razı olmak da insanın mesul olduğu davranışlar arasında.”
“Ya dua.”
“Dedim ya. Allah sorgulanmaz. Dua etmeyi emreden de Allah. Özellikle musibetler karşısında dua etmek Allah’ı ve otoritesini sorgulamak anlamına gelmez. Aksine Allah dua etmeyi kullarına emretmiştir. Hatta kaderi öne sürerek dua etmekten yüz çevirmek Allah (cc)’nın emrini hafife almaktır. Aslında duayı hafife almak Allah’ı sorgulamak demektir.”
“Ya meleklerin, Allah insanı yarattığı zaman soruları…”
“Allah’ın işleri hakkında meraktan kaynaklanan irdelemeler de Allah’ı sorguya çekmenin kapsamında değildir. Meleklerle Allah (cc)’nın diyalogu Kur’an-ı Kerim’de şöyle zikredilmiştir: “Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. "Biz seni hamdinle teşbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkartacak, kanlar dökecek bir kimse mi yaratacaksın?" demişlerdi.” (Bakara Suresi: 30) Melekleri burada soruya sevk eden amil Allah (cc)’yı soruşturmak değil hayrettir. İnsanların O’nun buyruklarının hikmetini tecessüs etmesi de gerçek âlimlerin vasfıdır.”
“Nihayeti işin sonunu sorgulamak.”
“İşte burayı sorgulamak yasak. Zaten insanlar Allah (cc)’yı sorgulamaya kalksa da ellerine bir şey geçmez. Yine Allah (cc), sünnetullahı icra eder. Cümle beşer toplansa Allah (cc)’nın bir hükmünü iptal edemez. Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: “Hüküm Allah'ındır. O'nun hükmünü takip edip iptal edecek yoktur. Onlardan evvelkiler de tuzak kurdular, oysa Allah'ın tedbirinin dışındaki bütün planlar anılmaya lâyık değildir." (Rad Suresi: 41) Allah (cc) İslam’ı aziz küfrü zelil kılmıştır. Batıl yenilmeye mahkûmdur. Allah (cc) zaman zaman kâfirlerin gücünü kıracak çeşitli bela, sıkıntı, kriz ve bunalımlar verir. Allah öyle bir hüküm ve hükümet yapar ki kimse O’nunla baş edemez. Evet, sorgulamaya kalkanlar sadece kendini aldatır.”
“Boşa kürek çekmek.”
“Aynen öyle. Ama insan şunu bilmeli. Sadece kader gibi mahiyeti anlaşılmaz meseleler değil bizzat sosyal hayat ile ilgili hükümleri bile sorgulamak bile insana düşmez. Şöyle buyurur, Allah: “Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine Şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır.” (Maide Suresi: 44) Ayet, recme dair Tevrat'ın kararını değiştiren Yahudiler hakkında nazil olmuştur. Onlar recm yerine sopa vurmayı ve yüze kara çalmayı uydurmuşlardı. el-Berâ b. Azib Resulullah (sav)'in Yahudi erkek ve kadını taşladığını sonra da şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin, zalimlerin, fasıkların ta kendileridir.” Müslüman; ahkâmdan taviz veremez. Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuşlardır: "Siz Allah'ın hadlarını yakın olan ve uzak herkes hakkında dosdoğru infaz ediniz. Hiçbir kınayanın kınaması sizi Allah(ın hükmünü uygulama)'dan alıkoymasın."(İbn-i Mace) İslam bütün boyutlarıyla rahmettir. Ameli esasları adaletin ve huzurun güvencesi iken itikadi hükümler bizleri safsatalardan ve kuruntulardan kurtararak ebedi hayatımızın teminatıdır. Aslında fiil ile akaid arasında kopmaz bir rabıta vardır. İmanı kuvvetli olan kimseler daha mukavemetli bir biçimde ibadet ederler. İmansızların tapınmaları makbul değildir. Din inanç sahasının en önemli temellerinden birisi de kaderdir.”

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.