ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Torpil, İltimas ve Rüşvet Ehli Cehennemliktir

ADNAN ZEKİ BIYIK

16 Aralık 2014 Salı 19:15
  • A
  • A

Torpil, toplumu içten içe kemiren bir çıbandır, güvensizliği ve kalleşliği yaygın hale getiren bir marazdır. Emek verip tahsil yapıp, muhtelif imtihanlara tabi tutulup kamuda bir memuriyet alabilmek için bin bir çile çeken insanlarımızı, yavrularımızı, keriz yerine koyan hiçbir imtihana tabi tutmaksızın, tamamen ahbap ilişkisi veya hamil-i kart yakinimdir şirretliği kaleminden memleketin kadrolarını bedavadan peşkeş çekenler her devirde çok kötü sıfatlarla anılıp, yüz binlerce mazlumun bedduasına ve tel’inine muhatab olmuşlardır.

Kendilerine emanet edilen kamu görevini torpil yaparak veya göz yumarak kötüye kullanan şahıslar kamu vicdanını yaralamışlardır. Yedikleri kamu hakları sebebiyle Yerin göğün sahibi Yüce Allah bu tip insanları hem yeryüzünde hem de kimsenin kimseye yardım edemeyeceği hesap günüde perişan edecektir.

Aziz Peygamberimiz Efendimiz, kamu hakkına tecavüz edenlerin cenaze namazını kılmayarak bu günahın ne denlü büyük bir cürüm olduğunu arkasından gelecek olan ümmetine göstermiştir. Hayber cenginde şehit düşmüş şahsa Ashab-ı Kiram cennete gitti diyerek imrenirken Aziz Peygamberimiz o şahsın ganimet mallarından bir kilimi aşırdığı için cehenneme gittiğini beyan buyurmuşlardır. Kamuya ait bir kilimi haksızca alan şahsın şehadetini iptal eden boşa çıkaran bir din acaba günümüzde kamu mallarını veya makamlarını hak etmeden eşine dostuna dağıtanların akıbetine hangi cezayı reva göreceğini ben okurlarımın vicdanına havale ediyorum.

Bu problem sadece son dönemin değil tüm zamanların umumi problemidir. Osmanlıyı da batıran sebeplerin başında maalesef, iltimas gelmektedir. Liyakatsiz, beceriksiz insanların devlet devairinde görevlere getirilmiş mülke ihanet ederek adaletin ırzına geçilmiştir.

Devlette bulunulan yüksek mevkinin imkanlarını kendi akrabamıza veya meşrepdaşımıza, veya klikdaşımıza illegal olarak veremeyiz. Hatta bulunduğumuz görevin ağırlığı itibarıyla bir takım beklentiler içinde olan dalkavuk ve fırsatçılara imkan sağlayamayız. (ihale) Bunlar ciddi günahlardır ve kamu hakkı ihlalleridir. Bunu yapanlar, çanak tutanlar, göz yumanlar, görüp de banane bana değmesinler de ne dolap çevirirseler çevirsinler diyenler bu günaha ve cehenneme ortaktırlar.

Bırakınız, bu dediğimiz kamusal makamları veya imkanları etrafına dağıtmayı, bulunduğu görev icabı ondan beklentisi olup kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez hokkabazlığı gereğince rütbeli-makam sahibi şahsa getirilen hediye veya sağlanan bir rantı Peygamber Efendimiz çok çirkin görüp bunu yapanları azarlamıştır. Şöyle ki:

Süleymoğulları kabilesine zekât tahsildarı (âmil) olarak gönderilen İbn Lutbiyye, vazifesini bitirip Medine'ye döndüğünde hesabını Resûlullah'a verirken şöyle der:

"Ey Allah'ın Resûlü! Şu sizin zekât mallarınız, bunlarda bana verilen hediyelerdir." Hz. Peygamber (s.a.v.) hayretle sorar:

"Tuhaf şey! Sen doğru adamsan söyle bakalım, ananın babanın evinde otursaydın bu mallar sana hediye edilir miydi? Bunu bir dene bakalım!" Sonra zekât toplama memurlarının (âmillerin) hediye almalarını kesinlikle yasakladı. (Buhâri, el-Hiyel, 15)

Hadisede görüleceği üzere İbn Lutbiyyye'ye zekât toplama memuru olduğu için hediye/bağış verilmiştir. İbn Lutbiyye Peygamber Efendimizin buyurdukları gibi evinde otursaydı yani kamu görevinde bulunmasaydı kendisine bu hediye verilmeyecekti. Bu bakımdan bu durum rüşvetten farklı görülemez ve gösterilemez. Bu para, bağış ve hediyeler kimin kasasından, cebinden çıkarsa çıksın ve kimin kasasına girerse girsin haksız kazançtır, rüşvettir ve İslâm'a göre haramdır.

Büyük İslam Halifesi Hz Ali’ye Efendimiz şöyle demişti:

“Ey Ali! Bu kavim mallarıyla aldanacak, dinleriyle Rablerine minnet etmeye kalkışacak, rahmetini dileyecek, azabından emin olacak. Haramını yalancı şüpheler ve gaflete düşürücü isteklerle helal kılacaklar. Böylece içkiye nebiz (şıra), rüşvete hediye, faize alışveriş adını takarak helal sayacaklar." (Nechul Belağa)

İltimas/kayırma, ahbap-çavuş irtifası ve dahi ahiret korkusunun günden güne azalması sebebiyle Osmanlı Devletinde de tebarüz eden akıbeti, bu gidişle bizim de yaşacağımız kanaati bende ciddi anlamda mekan tutmuş vaziyettedir.

Yazımı bitirirken torpili ve kayırmayı hayat felsefesi yapanlara birkez daha Allahı, Ahireti, hesap Gününü hatırlartmayı kendime dini bir görev sayıyorum. Osmanlı mülkünün çöküşünü hızlandıran liyakatsiz eşhasın sahib-i makam edilmesini (torpllilerin devleti işgal etmesi) devrin padişahı 3. Mustafa pek de güzel ifade etmiş….Biz de bu şiirde verilen mesajdan ders alalım deriz ağalar…..

Hem Osmanlıca meselesinin çok konuşulduğu günümüze de hoş bir katkı sağlaması dileğiyle

“Yıkılıpdur bu cihân, sanma ki bizde düzele!
Devleti çarh-ı denî verdi kamu müptezele,
Şimdi ebvâb-ı sa’âdetde gezen hep hezele
İşimiz kaldı hemân merhamet-i Lem-Yezel’e.”

Hezele: Cahil cuhela, beceriksiz liyakatsiz ayakçılar

Merhamaeti Lem Yezel: Ölümsüz Merhameti bol olan Allah

Not: Şiir O dönemdeki çöküşü hızlandıran esbabı belirtmek kabilinden vaz edilmiştir ama şiirdeki çöküşe götüren sebeplerden ders alınmasını özellikle hatırlatırım.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.