ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Biz Çocukken Çok Mutluyduk Ya Şimdi?

ADNAN ZEKİ BIYIK

17 Haziran 2014 Salı 15:09
  • A
  • A

Üstünde bir bayanın başı olan 50 kuruş ile yine üstünde omuzunda cephane taşıyan bir hanım’ın (Şerife Bacı olabilir) resmi olan 25 kuruş paraları babam harçlık olarak bize verdiğinde doğru bakkala koşardık. Bakkal, şimdiki neslin bilmediği içine girildiğinde halâ özlemini çektiğim kendine has bir kokusu olan mekân…Bu parayla o yıllarda hepimizin gözdesi olan Ilıca pazarına giderdik, altı tane kaymaklı bisküvi alırdık. (çocukken bir siyasinin dediği gibi bisküviye püskevit veya püsküğüt derdik) .Ya da arkasında bir başak resminin olduğunu hatırladığım 10 kuruşa Şaban Dayı’nın bakkalından akide şekeri alırdık. Akide ama ne akide, o yıllardaki Şaban Dayı’nın pis elleriyle verdiği o şekerleri şimdi bulsam basarım parayı tüm kavanozu alırdım anasını satıyım. Ya halkalı şekerler,,,of ,,şimdi bile hayal ederken ağzımın suyu aktı. Ne katmış bu adamlar bu şekerlere halâ çözemedim.

Yani biz çocukken mutluyduk Ya şimdi?

2.5 Lira çok güzel paraydı o yıllarda, yanlış hatırlamıyorsam üstünde Atatürk’ün Anafartalar’daki resmi vardı. Babam bu iki buçukluklardan bazen harçlık verdiğinde o yılların en büyük eğlencesi sinemaya giderdik. Yanlış hatırlamıyorsam Özgür Sinemasıydı. Bir de hamamlara giderken bir sinema vardı, adını hatırlayamadığım sinema yangın çıkmıştı yıkılıp gitmişti. Nefes almadan sinemada Cüneyt Arkın, Ediz Hun, ne bileyim Türkan Şoray, Filiz Akın’ın filmlerine giderdik. Bruce Lee Karate filmleri de çok ilgimiz çekerdi. Herşeyden öte Ziya Altıntaş’ait bir açık hava yazlık sineması vardı, orada Zeki Müren şarkılarını Bahçevan filminde, Berduş filminde, Kırık Plak filminde dinlerdik, filmden çok Zeki’yi dinlemek için gelirdi insanlar…Halâ hatıratımızdan silinmiş değildir o kareler… Havza’nın kalbur üstü insanlarını buralarda görürdüm ben…Bizim sünnet düğünümüz de bu yazlık sinemada olmuştu. Babam rahmetli Çorum’dan muazzam güzellikte bir halkoyunu ekibi getirtmişti. Nasıl eğlenmiştik, sünnetten kaynaklanan acıyı duymadık bile zaten “Kuşa Bak” diye kandırmışlardı ki bizi…

Yani biz o yıllarda çok mutluyduk Ya şimdi?

Dandy ve buluş diye sakızlar vardı, en sevdiğimiz sakız tabi ki Tipitip idi. Bazı sakızların içinden çıkan karikatürleri ve ünlülerin fotoğraflarını biriktirirdik. (Vasati 40 Çöp) Kibrit kutularını keser manat oynardık. Sunko ve elvan diye gazozlar vardı ki çocukken bunlar bizim için İsa Dayı’nın veya Sebahattin Katkat Amcanın rakısından daha önemliydi. Hele kıçı geniş ağız kısmı dar şişede “Meysu” biz çocukların nazarında Allah’ın Kevser Havuzundan doldurulmuş Kevser şarabı gibi birşeydi. Ben kayısı ve şeftali olanına delirirdim. Halâ da öyle,bu meyve suyunu aynı o şişelerde ve içerikte bulsam kasa kasa alırdım anasını satıyım…

Yani biz çocukken Çok mutluyduk Ya şimdi?

Belki de altı ayda bir evimizi şereflendiren sucuk…Aman Yarabbi o ne muhteşem koku, o ne muhteşem lezzet…Aradan 35 yıl geçti halâ o kalitede bir sucuk yiyemedim…O sucukların eline zamanın değme sucukları su dökemez…Eskiden yokluk çoktu da ondan o sucuklar bu denli lezzetliydi ve mis gibi kokarlardı ya da şimdiki gibi malzemeden mi çalmazlardı da onun için şahaneydi halâ çözemedim. Zaten sucuk da her bakkalda olmazdı. Benim hatırladığım, Havza’nın A kalite bakkalı, Mehmet Zengin’e ait bakkaldı (Çetin Tunç devam ettiriyor) sucuk orada olurdu. Bu bakkaldan herkes alışveriş yapamazdı. Kaliteli ürünler satardı haliyle de pahalıydı. Bir de yanlış hatırlamıyorsam Turan Olgun Amca’nın bakkalında vardı o leziz sucuklar…Hepsi Allah’ın rahmetine kavuştular…O yıllarda narı çok severdim, halâ da çok severim, Allahım affetsin Kel Kazım diye herkesin bildiği Kâzım Amcanın çok narını çalmıştım. Öyle kilolarca değil canım, param olmadığında, canım da çektiğinde akşamları belki bir tane…( Babam rahmetli derdi ki “Bakan gözü hakkı var”) Narlar şimdiki gibi ekşi değil tatlı narlardı. Şimdi kasa kasa alacak gücümüz var ama, Kazım Amca’nın ne o güzellikte narları var ne de bende o çocukluktaki nara ulaşma heyecanı…Bu arada Kâzım Amca’ya da bir Fatiha okudum. (Çocuk olduğum için Allah günah yazmaz) Allah rahmet eylesin. Hatırladıkça o zamanları duygulanıyorum vesselam.

Çoçukken mutluyduk anlayacağınız Ya Şimdi?

Anamur muzları,,,çok pahalıydı çok nadir görürdük,,,Çikita filan yoktu…İyiki de yoktu…Şimdi var da ne oldu o yıllarda yediğimiz Anamur muzları teşbihte hata olmasın Anamur’dan değil de sanki Cennetten gelmiş gibiydi, öyle güzel kokardı ve bir o kadar da lezzet deposuydu. Siz Köfteci Hasan Amcanın minicik köftelerine, Hemen Şekerbankın köşesinde duran Dondurmacı Osman’ın misssssssss gibi süt kokan dondurmasına,,,Noğman Dede’nin “Madde” adıyla maruf fıstıklardan yaptığı tatlısına, irmikten yaptığı ballısına erişemediniz mi?

Siz Zeki Seyhan’ın Eyüp Sabri Tuncer kolonya ve esanslarına selam duracak kolonyalarını göremediniz mi? Zeki Amca’nın tütün kolonyasını dökünmediniz mi?

Siz Humphrey Bogart, Clark Gable, Kırk Douglas’a Ayhan Işık’a dikilen hatta onlara ceket ilikletecek kadar muhteşem zarafette takım elbiseler diken Terzi Aslan’a elbise diktirmediniz mi?

Siz, enfes dönerini yemek için insanların birbiri ile kavga ettiği, Adnan Menderes’in Ahçısı, cennetmekân, evladı olmakla iftihar ettiğim Büyük Usta Hasan Bıyık’ın dönerini yemediniz mi?

Tavşan kanı çayları ile hatıralarda tazeliğini hiçbir zaman yitirmeyecek Veysel Dayı’nın veya Torik’in çayını içmediniz mi?

Siz, Kasım’ın Dursun’un Kazım Kaya ile olan muhabbetine ve şakalaşmalarına şahit olmadınız mı?

Kanki,,,yaov,,, waaav,,,hallo babyler, bu akşam nasıllarsınınız…tarzında görgüsüz radyo ve tv anonsları yerine, Burası İstanbul Radyosu, şimdi Mualla Mukadder’den şarkılar dinleyeceksiniz gibi zarif anonsları hiç duymadınız mı?

Siz Bayram Çon’a, Sarı İmam’a, Ahmet Bıyık’a, Osman Arslan’a, Cambaz Aydın’a, Cumuk Dayı’ya, Osman Dede’ye, Hanefi Tunç’a, Nevzat Karabiber’e, Fethi Altınışık’a, Muhtar Sabri Ayok’a, Hafız İdris Çalışır’a, Prof. Dr Orhan Arslan’a, Tostik Kemal’e, Necmi Kaya’ya, Kaleli Abdurrahman’a, Pazar Camiinin yanında bize sabah namazı öncesi çayın yanında çay ocağında mis kokulu francala ekmek veren Remzi Dayı’ya erişemediniz mi?

6 bardak çayı birden içen deli Selâhattin’i görmediniz mi ?

Bir Türk filmi izlemek için bir hafta siyah beyaz televizyonu beklemediniz mi?

Kaynanalar Dizisindeki Nuri Kantar’ı, Döndü’yü tanımıyor musunuz?

Komiser Colombo’yu hiç izlemediniz mi ? Ya Bonanza’yı, Charle’nin Meleklerini?

İnanç Dünyasında Prof Agâh Çubukçu’nun tatlı sohbetini dinlemediniz mi?

Yokluk zamanlarında Hasan Okutan’dan gazyağı almadınız mı? Kasap Hafız’dan et de mi almadınız?

İftara kısa bir zaman kala top sesiyle beraber yanan minare kandilinin haberini babanıza verme heyecanını yaşamadınız mı?

Sahurda pişi yiyebilmek için, o temcit (biz temşit derdik) mutluluğunu yaşayabilmek için “Anne ne olur bizi de uyandır” diye validenize hiç yalvarmadınız mı?

Teravih namazında, secdeye giden arkadaşınızın altına bacağınızı uzatarak, ve benzer şakalarla teravihi daha şenlikli hale getirmediniz mi? Namaz sonunda büyük bir vecd ile koro halinde Ayakkabıcı İbrahim Tabağ ile birlikte Salât-ı Ümmiye okumadınız mı?

Teravih sonrası geç saatlere kadar saklambaç, sekesek, çur honi gibi oyunları doyasıya oynamadınız mı?

Siz, hiç bisikletçi Necati’nin biskletlerini 5 dk kiralayıp binip gezme zevkini tatmadınız mı?

Arefe gecesinde ertesi gün yani bayramda evlerine gidilip, elleri öpülüp, ve kimden ne kadar harçlık alınabilir diye hesap kitap çıkarma heyecanını yaşamadınız mı?

Şimdi hurafe de olsa kurban bayramlarında anneniz kesilen kurbanın kanından başınız ağrımasın diye alnınıza sürmedi mi?

Siz, hurda demirleri toplayıp, hurdacı Tayyar’a satıp, para kazanmanın heyecanıyla gidip ekmek arası köfte yemediniz mi? (Bellemişiniz bir hamburger,cips, sandwich, burger)

Siz leblebi tozu yediniz mi? Horoz şekeri yaladınız mı?, Pamuk şekere eriştiniz mi? Siz akşamları komşularınızla, aile dostlarınızla akşam oturmalarına, gittiniz mi? Yaşlıların enfes sohbetlerini dinleyebildiniz mi? Siz domatesin domates gibi koktuğu bir devri yakalayabildiniz mi? Siz Sarı İmamdan elifba öğrenebildiniz mi? Siz yeşil Çivril sakızı çiğneyebildiniz mi? Siz, 30 Ağustos akşamlarında fener alayını ve kahramanlık türküleriyle coşma güzelliğini tadabildiniz mi? Siz, milli bayramları milli bir şahlanışın zirve yaptığı anlar olarak yaşayabildiniz mi? Siz,,,siz,,,,siz,,, var ya siz,,,,şimdi herşeyiniz var ama aslında olması gereken şeye sahip değilsiniz.

Sözün özü dostlarım;

Biz çocukken çok ama çok mutluyduk, Ya siz?

YORUM YAZ
TOPLAM 5 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Saadet Göllü:04 Ağustos 2014, Pazartesi 13:55

    Ellerinize yüreginize saglik, bizler gercekten cocuk gibi yasadik. Hele horoz sekerini hala animsarim.

  • - Ufuk Türcan:21 Haziran 2014, Cumartesi 01:26

    üstadım ellerin dert görmesin

  • - Muhsin Güldal:20 Haziran 2014, Cuma 21:25

    çok harika bir yazı. Değerli Adnan Hocayı ve siteye teşekkürlerimi arzediyorum. Kaybolan değerlerimizi hatıralarla tekrar diriltiyorlar.

  • - habibe Zeki:17 Haziran 2014, Salı 22:31

    Keşke o yılları ben de yaşayabilseydim Sevgili babacığım. Eline sağlık sanki yaşamışım gibi etkilendim bu nostaljik yazıdan

  • - Yasemin Dikici:17 Haziran 2014, Salı 21:45