ÖNE ÇIKANLAR :
EKONOMİTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 19 Aralık 2014 Cuma 13:10

Vergi oranları değişecek mi?

Vergi oranları değişecek mi?

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, vergi oranlarıyla ilgili açıklamada bulundu.


Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, vergi oranlarıyla ilgili genel anlamda herhangi bir değişiklik planları olmadığını bildirdi.

Babacan, Kanal 24'te katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Ali Babacan, bölgedeki gelişmeler nedeniyle Türkiye'nin içinde bulunduğu jeopolitik ortamın oldukça zor olduğunu ifade etti.

Avrupa Birliği'nde de küresel krizin hala bitmediğini belirten Babacan, ülkelerin çoğunda günü kurtarma politikaları uygulandığını, panik halinde bir tutum görüldüğünü söyledi. Babacan, Türkiye'nin ise bunun tam tersine makroekonomik konularda dengelerini önemli ölçüde sağlamış, yapısını güçlendirmiş, uzun vadeye bakma lüksüne sahip bir ülke konumunda olduğunu kaydetti.

Babacan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün açıkladığı reformların orta, uzun vadede Türkiye'ye dönüşü olacak konular olduğunu söyledi. Kasım ayında ilk 9 öncelikli dönüşüm programının açıklandığını anımsatan Babacan, "Dün de 7 tanesi açıklandı. Muhtemelen gelecek hafta 7 tanesi daha açıklanacak" dedi.

Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda bu konuyla ilgili çalışmaları tamamladıklarını belirten Babacan, Başbakan Davutoğlu'nun gözden geçirmesinin ardından bunların kamuoyuna açıklanacağını bildirdi.

Avustralya'da geçen ay yapılan G20 Liderler Zirvesinde, Meksika ve Türkiye olmak üzere yapısal dönüşüm programını ortaya koyan iki ülke bulunduğunu belirten Babacan şunları kaydetti:

"1.350 eylemden oluşan 4 yılı içeren dönüşüm programını ortaya koyan Türkiye var ki bizimki G20 ülkeleri içinde açıklanmış en detaylı program. 4 yıl boyunca hangi gün, hangi tarihe kadar ne yapılacak, sorumlusu kim, bunu yazılı olarak ortaya koyuyoruz. Şeffaf bir şekilde kendimizi ortaya koyuyoruz. AK Parti iktidarının 2019 seçimlerine kadar ne yapacağının çok detaylı bir yol haritası. Bunları Türkiye olarak yapabilirsek, o zaman Türkiye'nin 2013 hedeflerine ulaşması için çok daha kendimizden emin ve çok daha net bir tablo ortaya çıkar."

Bugüne kadar hiçbir seçimde "seçim ekonomisi" kavramını kullanmadıklarını dile getiren Babacan, bundan sonra da bu kavramı kullanmayacaklarını ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Babacan, vergi oranlarıyla ilgili genel anlamda herhangi bir değişiklik planları olmadığını bildirerek, "Bazı konularda enflasyon güncellemesi oluyor. OVP'de böyle bir şey öngörmedik. Sadece lüks tüketimle ilgili tüketim vergileri ya da ithalde alınan gümrük vergisi ağırlıklı olarak bunlarla alakalı dönem dönem bazı uygulamalarımız oluyor. 'Bundan sonra da olabilir' diyoruz. Çok da yeni bir şey değil. Son 5 sene içinde bunu parça parça yaptık" diye konuştu.

İstanbul'un Finans Merkezi olmasına yönelik açıklanan programı da değerlendiren Babacan, uluslararası finans merkezi endekslerinde İstanbul'un çok hızlı yükseldiğini söyledi. Babacan, "Bizim amacımız İstanbul'u dünyanın belli başlı merkezlerinden biri haline getirmek" dedi.

Dolardaki değerlenme

Babacan, işsizlik oranlarına ilişkin bir soru üzerine ülkenin genel ekonomik yapısına bakıldığında istihdamla ilgili konuların önemine işaret etti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nın açıklayacağı Öncelikli Dönüşüm Programları Eylem Planlarının 3. paketinde istihdam ile ilgili konuların yer alacağını dile getiren Babacan, son paketin daha insan odaklı olacağını kaydetti. Bunların arasında işgücü piyasasının etkinleştirilmesi, temel ve mesleki becerilerin geliştirilmesi, nitelikli insan gücü için çekim merkezi olabilmek gibi konuların yer aldığını anlatan Babacan, bu planların bazılarının hayata geçirilmesi için yasal düzenlemeler gerektiğini ifade etti.

Doların yükselmesine ilişkin soruyu da yanıtlayan Babacan, Amerikan Merkez Bankasının (Fed) bundan sonra izleyeceği politikaların doların değerini etkileyecek bir numaralı faktör olduğunu söyledi.

Doların dünyanın en önemli rezerv para birimi olduğunu dile getiren Babacan, Rusya-ABD ilişkilerinin bugünkü durumuna karşın Rusya'nın rezervlerinin önemli bir bölümünün dolardan oluştuğuna dikkati çekti.

Her adımda rasyonel hareket edilmesi gerektiğini belirten Babacan, "Genel anlamda doların değerlenmesi ile ilgili genel bir trend var. Bu trend bir süre daha devam edebilir. Bunun hızı ve dalga boyutları Amerikan Merkez Bankasının atacağı adımlara bağlı" ifadesini kullandı.

Türkiye'nin farklı senaryolara hazır olması gerektiğini dile getiren Babacan, Türkiye'nin kendi işini sağlam tutmasının önemini vurguladı. Bu zamana kadar hep ihtiyatlı olunması gerektiğini söylediklerini anımsatan Babacan, "Biz bugüne kadar bu kadar sağlam ve ihtiyatlı gelmeseydik. Türkiye, defalarca, krizden krize savrulmuştu" değerlendirmesinde bulundu.

Babacan, Türkiye'nin cari açığı olan ve dışarıdan finansman girişine ihtiyaç duyan bir ülke olduğuna işaret ederek, bunun tasarrufları artırarak ve büyümesini finansa edebilir hale gelene kadar süreceğini söyledi.

Petrol fiyatlarındaki düşüş

Petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye'ye etkilerine ilişkin görüşlerini de paylaşan Babacan, petrol fiyatları düştüğü zaman ülkenin cari açığının düştüğünü belirtti. Gelecek sene için hesaplarını 102 dolardan yaptıklarını anlatan Babacan, "Gelecek yılın ortalaması 102 değil de 62 dolar olursa 17-18 milyar dolar cari açığımız daha düşük çıkacak" diye konuştu.

Ali Babacan, petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık düşüşün enflasyonu yarım puan gerilettiğine işaret ederek, ortalama petrol fiyatının 62 dolar olması durumunda enflasyonun planladıklarından 2 puan daha düşük çıkabileceğini kaydetti.

Fiyatların düşmesinin büyümeye net etkisinin pozitif olduğunu dile getiren Babacan, buna karşın düşüşün petrol üretip ihraç eden ülkeler üzerinde olumsuz etkisi olacağına dikkati çekti.

Babacan, düşük petrol fiyatlarının ve yaptırımların Rusya ekonomisini etkilediğini vurgulayarak, Rusya'ya yönelik daha önce de bir güven sorununun bulunduğunu söyledi. Rusya'nın uluslararası piyasalarda gelişmekte olan ülke sınıfında yer aldığını belirten Babacan, gelişmekte olan ülkeler kategorisinde pek çok yatırımcının yatırımını sepet halinde yaptığına işaret etti.

"Hızlı karar alabiliyoruz"

Rusya'daki gelişmelerden korkup diğer gelişmekte olan ülke piyasalarından çıkan yatırımcıların, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ülkelerdeki varlıklarını da sattıklarını belirten Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"En çok etkilenen ülke Rusya ama gelişmekte olan ülkelere de G20'ye bulaşma etkisi de oluyor. Bunun oldukça sınırlı olduğunu görüyoruz. Pazartesi, salı günü ruble, bir günde, tarihindeki en büyük değer kayıplarını yaşadı. Bir yüzde 12 düştü, ertesi gün yüzde 10 daha düştü. Ama geçen pazartesi ne oldu? Türk Lirası'nda değer kaybı yüzde 3,5 oldu. Kurda böyle bir etkisi oluyor ama temeller sağlamsa bundan da korkmamak lazım. Hızlı karar, tedbir alabiliyoruz. O da bizim belki diğer ülkelerden farklı bir özelliğimiz. O gün piyasalar biraz hareketli olduğu zaman Merkez Bankası Başkanımızla konuştuk, Sayın Başbakanımızla konuştuk. Hemen ertesi gün çok hızlı bir tedbir aldık. Mesela 'enerji KİT'lerinin artık döviz ihtiyacını Merkez Bankası karşılasın' dedik. Bunun kararını pazartesi akşamı verdik, salı günü açıkladık, çarşamba günü ilk uygulamasını yaptık. Çarşamba günü BOTAŞ, dövizini Merkez Bankasından aldı. Böylesine hızlı karar alıp uygulama imkanımız var."

Sermaye piyasamız teşvik edilmeli

Ali Babacan, Borsa İstanbul ve sermaye piyasalarına yönelik soruyu yanıtlarken, bundan sonra sermayeyi teşvik edeceklerini belirtti.

Hem Türkiye hem de dünya için risk paylaşımının ve ortaklık kültürünün olduğu sermaye bazlı finansmana doğru yürünmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, "Sermaye piyasalarımız, Borsa İstanbul, bunlar kesinlikle teşvik edilmesi gereken alanlarımız. Türkiye'de finans deyince aklıma banka geliyor. Halbuki dünyada öyle değil. Dünyada finans dediğiniz zaman bankacılık sadece unsurlardan biri. Sermaye piyasaları da bankacılık kadar güçlü dünyanın gelişmiş pek çok ülkesinde. Bizim bunun üzerinde daha çok durmamız gerekiyor. Oraya ilave teşvikler, kolaylıklar getirmemiz gerekiyor" diye konuştu.

Babacan, "paralel yapı ile mücadele" konusundaki bir soru üzerine, 17 ve 25 Aralık'ın doğrudan ekonomiyi hedef almasa da sonuçları itibarıyla dolaylı etkiler oluşturduğunu söyledi. Babacan, "17-25 Aralık bir darbe teşebbüsü. Belki dünyada eşi benzeri pek görülmeyen türden bir teşebbüs. Darbe teşebbüsü, o ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarın riske girmesi demek. Dolayısıyla piyasalar bunu gördüğü anda hemen tedbirini alır. Varlık satışına başlar, satılan varlığın değeri düşer, hisse senetleri düşer, bonolar düşer" dedi.

"Nihai hedef Sayın Cumhurbaşkanımız ve ailesi"

Aynı dönemlerde bazı kamu bankaları üzerinden negatif hava oluşturulup ekonomiyi olumsuz etkileme çabalarının görüldüğünü belirten Babacan, şunları kaydetti:

"Bazı çevrelerde, güç odaklarında şunu görüyoruz; (eğer AK Parti'den kurtulmanın yolu, Türkiye'nin ekonomisinin krize girmesi, Türkiye'nin batması ise varsın Türkiye batsın, yeter ki AK Parti'den kurtulalım). Bu kadar kendi milletini, memleketini riske atacak kadar gözünü karartmış kişiler, çevreler maalesef var. Bunun farkında olmamız, buna karşı da çok dikkatli olmamız lazım. Gezi olayları yine Fed ile çakıştı. Gezi'de de bir başka türlü sıkıntı tablo vardı. Sayın Cumhurbaşkanımızı, ailesini hedefleyen, 17-25 Aralık da bir bakıma öyle.. Tamam pek çok unsur var ama nihai hedef Sayın Cumhurbaşkanımız ve ailesi. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsiyetinde, 12 yıllık çok başarılı bir başbakanlık döneminden sonra oluşmuş bir istikrar var. Kendisi istikrarın sembolü haline gelmiş. Onu hedeflediğinizde ve ona zarar verdiğinizde Türkiye'yi zora sokmanın en kolay yolu adeta. Çok uğraşmaya gerek yok."

Ekonomik olarak dalgalanmalara hazırlıklı bir yapı kurdukları için bu yıkıma asla neden olamadıklarını vurgulayan Babacan, bu darbe girişimlerinin başarılı olup hükümetin düşürülmesi halinde ekonominin çok daha kötü durumda olacağına işaret etti. Ekonomiye yönelik sıkıntıların siyasi istikrarı, siyasi istikrardaki bir sorunun da ekonomiyi olumsuz yönde etkileyeceğini belirten Babacan, bu iki alana da dikkat ettiklerini söyledi.

"Temel kriterimiz liyakat, ehliyet"

Başbakan Yardımcısı Babacan, "Hazine Müsteşarlığı ve BDDK yönetimlerindeki atamaların son durumuna" ilişkin soruya da şu yanıtı verdi:

"Şu anda boşluk yok çünkü bizim vekaleten atadığımız bir Hazine Müsteşarımız ve vekaleten atadığımız bir BDDK Başkanımız var. Her ikisi de çok güvendiğimiz, sevdiğimiz arkadaşlarımız. Hukuk sistemimizde vekil eşittir asil. Dolayısıyla hukuken ve yönetim açısından en ufak boşluk yok. Arkadaşlarımız böyle geçici ruhla çalışan arkadaşlarımız da değil. Hem Hazine Müsteşarlığına hem de BDDK Başkanlığına vekalet eden arkadaşlarımız 12 yıllık iktidar dönemimizde en yakın çalışma ekiplerimizden. Dolayısıyla boşluk asla yok. Önemli olan görevlerimizdeki temel kriterimiz liyakat, ehliyet. Biz buna çok önemli veriyoruz. Asil mi vekil mi? Bu, bana göre ikinci derece. Sorumlu arkadaşlarımız o işi yapacak donanıma sahip mi? Liyakat ve ehliyet konusunda biz tam güveniyor muyuz? Esas bu. Dolayısıyla bu şekilde de yürüyor kurumlarımız. İlerde de farklı bir kararımız olursa zaten bunu açıklarız."

Başbakan Yardımcısı Babacan, 2002 yılında Türkiye'nin gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkeler arasında yer aldığını, ancak son yıllarda bunda düzelme görüldüğünü söyledi. Türkiye'nin, OECD ülkeleri içerisinde gelir dağılımının en hızlı düzeldiği ülke olduğunu vurgulayan Babacan, "Düzeliyor ama bugün itibarıyla hala arzu ettiğimiz noktada değiliz" diye konuştu.

Babacan, gelir dağılımının daha düzgün olması için imar rantlarının daha düzgün dağıtılması gerektiğini kaydetti. Başbakanlıkta 9 saatlik bir toplantı yaparak bu konuları çalıştıklarını anlatan Babacan, Maliye Bakanı, İçişleri Bakanı, Kalkınma Bakanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı, valiler, ilçe, il ve büyükşehir belediye başkanlarının da bu tür toplantılarda yer aldığını bildirdi. Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada ciddi bir problem olduğu konusunda herkes hem fikir. (Burada problem yok, bu alana dokunmayın) diyen kimse yok bizim çalışma ekibimizde. Çünkü bakış açımız, inşaat sektörümüz gelişsin istiyoruz. İnşaat sektörünün toplam ekonomideki payı artmaya devam edecek. Bunun doğal trendi bu. Ama bu sektör büyürken bunda adaleti sağlayalım, haksız kazancı önleyelim ve orada eğer bir değer oluşuyorsa, rant oluşuyorsa belediyemiz, devletimiz hak ettiği payı da alsın. Zaten bu resmen alınmadığı zaman maalesef özel ilişkiler oluyor. Özel ilişkilerle farklı yanlış ilişkilerle zaten bunlar bir şekilde paylaşılıyor, alınıyor. Zaten birden zengin olmalar, bakıyorsunuz 2-3 sene önce hiçbir mal varlığı olmayan kişi, 3 sene sonra (bu adam nasıl böyle oldu) diyorsunuz. Biraz kurcaladığınızda bir belediye ile imar yetkisi olan bir kuruluşla bir şeyler yapmış. Öbür adam 20-30 sene sanayicilik yapıyor, bir gayrimenkul projesinden iki yılda kazanılan parayı kazanamıyor. Eğer gayrimenkul sektörü fırsat eşitliği ve rekabetle gidiyorsa sorun yok."

"Kalkınacağız ama birinci sırada 'adalet' diyoruz"

Çok iyi niyetli olan ve iyi çalışan iş adamları ve belediyelerin ne kadar dürüst şekilde çalışırlarsa çalışsınlar bu konuda mevzuat boşlukları olduğunu bildiren Babacan, mevzuat boşluklarının doldurulması halinde herkesin işini dürüstçe yapacağına işaret etti.

Ali Babacan, "Şu andaki sistemde ne kadar düzgün iş yapsanız (bunda nasıl olsa bir şey vardır) kanaati oluşmaya başladı insanlarda. Bu çok kötü bir ülkenin ekonomisi ve iş ortamı için. Bunların hepsini düzeltmemiz gerekiyor, yakında da bunu açıklarız. Çünkü çalışmaların yüzde 80-90'ı artık tamamlanmış durumda. İktidar partisinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi, sadece Kalkınma değil. Kalkınacağız ama birinci sırada 'adalet' diyoruz. Bu adaleti de mutlaka sağlayarak kalkınacağız. Çabamız o" diye konuştu. 

KAYNAK:
AA
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER