ÖNE ÇIKANLAR :
EKONOMİTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 28 Aralık 2012 Cuma 13:44

Ekonomi Bakanı'ndan açıklamalar

Ekonomi Bakanından açıklamalar


Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, faizler konusunda ''Merkez Bankası da benim bir kurumum. Ben bakan olarak nerede olduğumu biliyorum, kurumun da nerede olduğunu biliyorum. İnşallah önümüzdeki yıl Merkez Bankası, bu konuda daha anlayışlı davranacaktır'' dedi.
     Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Yüksek İstişare Kurulu üyeleri ile bir araya gelen Çağlayan, ocak sonunda gümrük rakamları açıklandığında Türkiye'nin ihracatının 151-152 milyar dolar seviyesinde olabileceğini söyledi.
     Yaptıkları çalışmalara göre Avro Bölgesi'ndeki kötü gidişin durduğunu aktaran Çağlayan, 2013 yılında 2012'deki gibi negatif bir büyüme ile karşılaşılmayacağını, pozitife doğru bir yönelim olacağını ve binde 4 daralan reel ithalatın 2013'te yüzde 1,8'lik artış göstereceğini dile getirdi.
     Avrupa'ya yeniden dönüş olacağı kanaatinde olduklarını bildiren Çağlayan, ihracatın bir ülkenin hayat boyu can simidi olması gerektiğinin altını çizdi.
     İhracatın kilogram fiyatını 1,5 dolara değil, 2-2,5 dolara çıkarmanın gayreti içinde olduklarını vurgulayan Çağlayan, Avrupa'nın Türkiye'nin ihracatı içindeki payının 2013'te 2012'den daha iyi olacağını belirterek, ''Parite ihracata önemli bir etken. Hem negatif, hem pozitif. Şu anda 2012'de 2011'e göre parite konusunda kazık yediğimizi çeşitli ifadelerle dile getirdim. Şu an itibariyle parite 1.32'' dedi.
     Paritenin gelecek bir kaç ay ihracatı olumlu etkileyeceği varsayımı olduğunu bildiren Çağlayan, Türkiye'nin gideceği daha çok önemli pazarlar olduğunu söyledi.
     Türkiye'nin, 1,5 trilyon doların üzerinde ithalat yapan Çin'deki payının gerçek payı olmadığını vurgulayan Çağlayan, yıllık ithalatı 700 milyar dolara yakın olan Afrika pazarının şu anda çok önemli olduğunu söyledi.
     Geçmişte gidilmeyen Hindistan başta olmak üzere bu tür pazarlara gidileceğini vurgulayan Çağlayan, ihracatın artmasının sanayi üretiminin artmasına bağlı olduğunu ifade etti.
     Dünyanın trilyonlarca dolarlık mal alımı yaptığını bildiren Çağlayan, dünya toplam mal ticareti içindeki Türkiye'nin ihracatının payının binde 8 olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
     ''Hani bizim payımız yüzde 10-15 olur, o zaman dersiniz ki bu payda geriye gitme olur mu, olmaz mı- Gidilecek, alınacak çok ciddi mesafemiz var. Yeter ki bunun yolunu, yordamını, sistemini, ihracatçımıza anlayış içinde götürelim. Bu noktada sanayi üretiminin kesinlikle artırılması gerekiyor. Türkiye'de ihracat fiyatını, herkes bir kayıt tutsun diye açıkladım. Buna göre de hesap yapmak zorunda hissettim kendimi. Ben kendi fabrikamda da böyle yapardım. Maliyetini bilmeden mal satan bir tüccar olabilir mi- Ben bu işi kaça yapıyorum- Gördüm ki, 1 dolar 46 cent'e yapıyorum. Ondan önceki sene 1 dolar 21 cent'e yapmışım. Ondan bir önceki sene de 1 dolar 10 cent'e yapmışım. Baktığınız zaman 2010'dan itibaren ihracat birim fiyatlarımız sürekli artıyor. Miktar olarak yaklaşık 88-90 milyon ton mertebesindeydi. Bu bazen 1-2 milyon ton az ya da fazla. Ama bizim ihracat birim fiyatımız giderek artıyor. Yeterli mi, değil. 2011 yılında 1 dolar 46 cente mal satmışız. Bu bizim övünebileceğimiz bir şey değil. Bunu çıkıp birinin söylemesi gerekiyor. Bunu da ben söyledim. Niye- Buradaki problem ihracatın birim fiyatından kaynaklanmıyor. Problem bizim sanayi üretimimizde. Sanayideki birinci rahatsızlığımız her 100 dolarlık üretim yapmak için 43 dolar ithalat yapma zorunluluğu olan sanayi üretim yapımız var. Bana fırça atan, bozuk atan, hesap soranlar vardı. O günden sonra o hesap sormalar ortadan kalktı gitti. Buradan gelmek istediğim nokta, sanayicimiz artık zihinsel devrime hazır. Önemli olan sanayicinin bunu yapması. Çünkü ben de sanayicilik yaptım. O refleksi, o yapıyı bilirim. Empati yapmıyorum, çünkü yıllarca bu işi yaptım. Biz zor olmadan, zoru görmeden, duvara dayanmadan bir şey yapmayız. Kendimiz de yapamıyoruz. Yani söyleyen de yapmıyor, söyleyip söyleneni dinleyenler de yapmıyor. Bunun için de bizim sanayi üretimimizi çok daha artırmamız gerekiyor.''
    
     -''GSYİH içindeki imalat sanayisinin payı azaldı''-
    
     Bakan Çağlayan, Türkiye'nin GSYİH'sı içindeki imalat sanayisinin payının azaldığını, Türkiye'nin hizmet ihracatını bu yıl 41 milyar dolar ile kapatacağını belirten Çağlayan, 2013'te bu rakamın 45 milyar dolar olabileceğini ifade etti.
     İmalat sanayinin payının gerek istihdamda, gerek GSYİH içindeki payının artırılması gerektiğini vurgulayan Çağlayan, Türkiye'de sanayicilikten gelen bazı şirketlerin süratle sanayiciliği unutup, başka hizmetler sektörüne gittiğini, imalat sanayi sektörünün mutlaka olması gereken seviyeye getirilmesi gerektiğini imalat sanayi üretiminin GSYİH içindeki payının minimum yüzde 25-26'lar seviyesinde olması gerektiğini, şu anda bu rakamın yüzde 15'ler seviyesinde olduğunun altını çizdi.
     Türkiye'deki işsizlik rakamının yüzde 9,1 olduğunu anımsatan Çağlayan, bu rakamın Avro Bölgesi ortalamasının altında olduğunu aktardı.
     2011 yılında Türkiye'nin 250 milyon ton sanayi üretimi yaptığını hatırlatan Çağlayan, bu sanayi üretiminin tonunun bin dolara geldiğini kaydetti.
     Türkiye'nin kilogram fiyatı ortalama 1 dolara üretim yaparak istediği seviyeye gelemeyeceğine işaret eden Çağlayan, sözlerine şöyle devam etti:
     ''Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşması için teşvik sistemini çıkardık. Biz bunun için yüksek katma değerli, yüksek teknolojik bir yapıya döndük. Biz Mevlana gibi 'Her ne olursan ol, gel' demeyeceğiz, demiyoruz. Benim ülkeme gelecek doğrudan sermaye, yüksek katma değer sağlayacak ve ihracata dönük bir yapı oluşturacak. Birinci önceliğimiz de, stratejik yatırımlar çerçevesinde ülkemizde olmayan üretimi yapmaktır. Ama bunları yaparken bütün hadise yüksek katma değerli yatırım yapmak. Bunu yaptığımızı yavaş yavaş görüyorum.''
    
     -''Türkiye altını İran'da bir para değişim aracı olarak kullanmıyor''-
    
     Zafer Çağlayan, 2013 programlarını yapmaya başladıklarını belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında Gabon, Nijer, Senegal'den başlayarak bazı seyahatlerinin olacağını söyledi.
     İhracatta Avrupa'ya kısmen dönüşün başlayacağını aktaran Çağlayan, ''Bunu derken sizden ricam diğer pazarları bırakacağız anlamında algılanmasın. Tuttuğumuz pazarı evvel Allah bırakmayız. Bizim pazar kaybı yaşadığımız ülkeler, talep daralmasının olduğu ülkeler'' dedi.
     Türkiye'nin altını İran'da bir para değişim aracı olarak kullanmadıklarını vurgulayan Çağlayan, böyle bir şeyin sistem olarak da işlemeyeceğini, bunun devletten devlete yapılan bir satış olmadığını dile getirdi.
     Ticaretin anlamının 'legal bir malı, legal bir şekilde satmak' demek olduğunu belirten Çağlayan, 10 aylık dönemde Türkiye'nin 12 milyar dolarlık bir altın ihracatı, 7 milyar dolarlık da altın ithalatı olduğunu kaydetti.
     Türkiye'nin geçen yıl altında 5 milyar dolarlık dış ticaret açığı olduğu bilgisini veren Çağlayan, şimdi ise 5 milyar dolarlık dış ticaret fazlası olduğunu söyledi.
     Bunun yüzde 60'nın İran'a yapılan satıştan kaynaklandığını vurgulayan Çağlayan, ''İstesin yüzde 160'ını da satarız. 560'ını da satarız. Niye satmayayım- Neticede ihracat demek mal satmak demek, arkadaşların görevi bu'' şeklinde konuştu.
     Türk ihracatçısının tekeden süt çıkardığını belirten Çağlayan, Türkiye için 1 cent'lik ihracat yapanın bile başı üzerinde yeri olduğunu vurguladı.
     Turquality kapsamındaki firmaların geçen yılki ihracatının kilogramının ortalama 2 dolar 14 cent olduğu bilgisini vere Çağlayan, bunun 1 dolar 46 cent olan Türkiye ortalamasından yüzde 50 daha fazla olduğunu dile getirdi.
     Faizlerin düşmesi konusunda politika belirleyicilerin hassas olması gerektiğinin altını çizen Çağlayan, konuşmasına şöyle devam etti:
     ''Biz işin talep yönüne değil, arz yönüne bakarız. Bizim bakışımız makrodur. Merkez Bankası talep yönüne bakabilir ama biz, Zafer Çağlayan'ın derdi 'Faizler daha düşmeli' derken, beklenti şudur: Faiz riskli bir maliyettir. Benim yatırımcımın, KOBİ'min daha ucuz finansman imkanlarına sahip olması ve bununla, teknolojik değişimi ve dönüşümü yapmasıdır. Sanayiciye 'değiş' diyeceğiz, güzel de, sadece demekle olmuyor. Onun yapacağı yatırımı da mutlak suretle en ucuz imkanlarla finanse edecek bir yapıya dönüşmesi lazım. Yani faizler konusunda Merkez Bankası da benim bir kurumum. Ben bakan olarak nerede olduğumu biliyorum, kurumun da nerede olduğunu biliyorum. Ama burada inşallah önümüzdeki yıl Merkez Bankası, bu konuda daha anlayışlı davranacaktır ve faiz konusunda, kur konusunda, yani ilgili kurumlarımızla eğer senkronize olabilirsek, ki aynı notadan bu işi yaparsak, yapmak zorundayız, bunun başka şartı yok.
     2023 hedefimiz 500 milyar dolar eyvallah. Bu ihracatı bugünkü 90 milyon ton ihracatımızı, 270 milyon tona çıkararak yapamayız. Ne yapacağız- Almanya 4 dolara yapıyor, Kore, Japonya 3-3,5 dolara yapıyor. Benim başım kel mi- Ne eksiğim var onlardan- Hemen yarın olmayacak bunlar. Ama önümüzdeki bir kaç yılda, 2023'e giden yolda, ihracattaki verimliliği artırarak, katma değerimizi yükselterek bunları sağlayacağız.''

KAYNAK:
AA
ETİKETLER:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER