ÖNE ÇIKANLAR :
EKONOMİTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 08 Kasım 2014 Cumartesi 22:57

Arınç: İsrafla mücadele edeceğiz

Arınç: İsrafla mücadele edeceğiz

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Bizim inancımızda, israf kesinlikle haram olduğu gibi, o bizim inancımız ama israf eden bir ülke, israf eden bir hükümet, israfın içindeki bir devlet de iflah olmuyor" dedi.


Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Bursa Şubesinin, Kültürpark'taki yeni hizmet binasının açılış töreni ve "20'nci Yıl Gala Programı" etkinliğinde konuşan Arınç, bu derneğin, gelişigüzel kurulmuş, saman alevi gibi parlayan, birkaç yılda sönmüş gitmiş bir kuruluş olmadığını, her geçen gün kararlı adımlarla inançlı, ısrarlı çalışmalarıyla bugünkü mükemmel noktasına geldiğini söyledi.

Derneğin, önemini her geçen gün artırdığını belirten Arınç, "Şüphesiz aynı amaca yönelmiş başka dernekler, başka kuruluşlar da vardır, onların bir kısmı da gerçekten büyümüştür, güçlenmiştir ama bir kısmı da çok lokal kalmıştır. Sadece tabelası vardır veya o tabelanın altında 8-10 kişilik bir grup, zaman zaman yemek yiyen, toplantı yapan, birbirlerini sadece sofra başında gören kuruluşlar haline gelmiştir. MÜSİAD, iyi, sağlam adımlarla gitti, seçici oldu" diye konuştu.

MÜSİAD'ın, Türkiye'de insanlar huzurlu olsun, ayrımcılık görmesin, fikirleri, düşünceleri, inançları, vicdan özgürlükleri tam ve kamil olsun, insanlar kıyafetlerinden, dillerinden, bölgesinden dolayı ayrımcılığa tabi tutulmasın, ülkede tam demokrasi olsun diye çalıştığını anlatan Arınç, bunların örneğinin 12 yıldır görüldüğüne dikkati çekti.

"Bu işler böyledir"

Arınç, Türkiye'de 100'den fazla parti kurulduğuna değindi.

Son kurulan partiyi hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Gariplerden bir tanesi de geçtiğimiz günlerde kuruldu. İlla sanki parti kurmaya mecburmuş gibi insanlar ama zannediyorum ki 'Benim de ismimden bahsedilsin, beni de her gün birileri konuşsun' merakıyla bir parti kurdu. Türkiye'de öyle garip isimli partiler var ki internete girin, siz de şaşıracaksınız. Sadece Meclis içindekiler veya seçime katılma hakkını elde eden 18 parti yok Türkiye'de, 104 tane parti var. Bir kısmı marti, bir kısmı parti. Şimdi bu yeni kurulanlardan, internete bugün düşmüş, basın toplantısı yapıyor beyefendi. Kırmızı koltukların hepsi bomboş, bir kişi, o da bence Anadolu Ajansının muhabiridir, oraya gitmek mecburiyetindedir. Öbürleri de hiçbirisi daha dün kurulmuş bir partinin genel başkanı ne söyleyecek diye merak edip bile gitmemiş. Bu işler böyledir."

Siyasi ve ekonomik istikrar

Siyasi istikrarın, beraberinde ekonomik istikrarı da getirdiğini vurgulayan Arınç, siyasi istikrar yani siyasal barışın çok daha önemli olduğunu, bunun ekonomik istikrarın da iticisi olduğunu dile getirdi.

AK Parti iktidarı döneminde şu ana kadar kaydedilen ekonomik iyileşmeleri anımsatan Arınç, gelinen noktada kişi başına düşen milli gelir konusunda bir durağanlık içinde bulunulduğunu, "orta gelir tuzağı"ndan kurtulmak için ekonomide yeni canlanmalara, yöntemlere ihtiyaç olduğunu, bu çerçevede dönüşüm programının açıklandığını ifade etti.

Masa başında oturup cetvel, pergel ve gönyeyle bu işin yapılamayacağını, ekonominin tam içinden, can damarından, alarak, satarak, hesabını kitabını, bütçesini yaparak, inovasyonla, Ar-Ge ile ekonomiyi canlı tutmaları gerektiğine işaret eden Arınç, bu dönüşüm programının Türkiye'deki durağanlığı müspete doğru yönlendirecek, belki farklı alanlarda yeni ufuklar açacak bir program olması gerektiğini bildirdi.

İnsanların, eski dönemlerde enflasyonu anlatırken işin bir de psikolojik veya inanç boyutuna baktığını, ürettiğinden daha fazlasını tüketmek veya kazancından daha fazlasını harcamasının, enflasyonun nedenlerinden biri olarak gösterildiğini anlatan Arınç, bunların doğru yaklaşımlar olduğuna dikkati çekti. Arınç, şunları kaydetti:

"Bizim inancımızda, israf kesinlikle haram olduğu gibi, o bizim inancımız ama israf eden bir ülke, israf eden bir hükümet, israfın içindeki bir devlet de iflah olmuyor. O kadar büyük israf vardı ki şimdi ne kadarını önleyebildik, çok fazla bilmiyorum ama başarısız olduğumuz alanlardan biri olduğunu da söylemeliyim. İsrafla yeteri kadar mücadele edemiyoruz. Sadece bürokrasideki, devletin kendi içindeki israfa baktığım zaman yüreklerim sızlıyor."

Arınç, meclis başkanlığı döneminde, israfı önleme noktasında adeta deli, hasta olduğunu dile getirerek, "Benimle alay ediyorlardı, bu kadar da israfla mücadele olur mu? 'Tutumlu başkan veya tasarrufçu başkan' diye güya bizimle istihsalen şeyler söylüyorlardı" ifadesini kullandı.

 "Ekmeğin kırıntısını bile israf etmeyeceksin"

Boş yere akan sudan bile sorumlu olmak gerektiğini vurgulayan Arınç, öğrenciliğinde önü dolu olan kağıtların arkalarını ödev ve alıştırma yapmak için kullandığını belirtti.

Kağıdın kendileri için çok önemli olduğunu anlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kocaman kocaman ruloları çöp sepetine atan bir bürokraside veya bununla birlikte birçok şeyi israf eden bir bürokraside vallahi kağıt para bassanız yetişemezsiniz. O yüzden her işimizde, taşıtından tutun binasına varıncaya kadar, şimdi bazı kamu kurumlarının ödediği aylık veya yıllık kiraları duydukça ben de hükümetin içinde bir bakan olmama rağmen üzülüyorum ve utanıyorum. Hiçbir şeyde israf olmamalı. Çünkü Allah, hocamız da yanımızda, iyi ki duada söylemedi, tabii yemek duasında daha çok söylenir bunlar; 'Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz, Allah israf edenleri sevmez.' Sonu daha zor bir imtihan olabilir mi? 'Allah seni sevmez' diyor. Sen israf ediyorsan seni sevmez. Allah'ın sevmediği adamı ben ne yapayım ya... 'Sevmez' diyor. Bunu düşünerek yiyeceksin kardeşim. Her şeyi belki yiyeceksin, içeceksin, Allah veriyorsa eline, nimet ama ekmeğin kırıntısını bile israf etmeyeceksin. Bize analarımız, babalarımız bunu gösterdi. Ben hala yaparım ama oğlum ve torunlarım yapmıyor, ıslatırsın pıt pıt pıt, ağzına götürürsün, ondan daha bereketli bir şey yok. 'Tabakları sünnetleme' adeti var bizde. Yiyeceğin kadar koyarsın ve hepsini tüketirsin, ayna gibi parlatırsın kardeşim. 'Ya sen kilo alıyorsun' diyorlar. Tabağımı bitirmeye çalışıyorum, sünnetlemiyorlar, onlarınkini de ben sünnetliyorum, kilo almamızın sebebi de bu."

 "Açık büfelerdeki rezalet"

Bülent Arınç, açık büfe kahvaltı ve yemeklerdeki israfa da değindi.

İsrafı önlemeye çalıştıklarını bildiren Arınç, şöyle konuştu:

"Hele şu açık büfelerdeki rezalet. Tabağa 10 kilo koyuyor, sanki yiyecekmiş gibi. Ondan sonra hepsi çöp sepetine. Allah'tan korkun, dünyada fakirlik var, yoksulluk var. Bırakın dünyayı, memleketimizde bu farklı mı? Nice aileler var ki bunları göremiyor. Nice evler var ki bu sıcak yemekler, bu peynirler, bu zeytinler, şunlar bunlar giremiyor. 'Allah bize imkan verdi' diye bunu israf etme hakkımız var mı? İsrafla mücadele edeceğiz. Lüks hayat özlemini bu ülkenin çocuklarına yerleştirmeye çalışanlar var. Bu, gerçek dünya değil. Bu bir algı, bu bir sanal alem. Nice genç kızlar, nice genç erkekler evlerinden bile kaçıyor ki böyle bir lüks hayatı olsun ve ben içinde yaşayayım diye. İşin psikolojik boyutu olduğu için de bunları söylüyorum. Reel ekonomide mutlaka tasarrufçu olmalıyız. Ali Babacan Bey'i dinliyorum, 'Tasarruf meylini artırmalıyız' diyor. 'Tasarruf meyli artarsa ne olacak?' diyorum. 'O zaman yatırım olur' diyor. Dünyada en iyi tasarruf Çin'de, Çin bizim için bir örnek değil çünkü Çinlinin sosyal güvenliği yok, geleceğe ait bir beklentisi yok, eline ne verirlerse ondan artırmaya çalışıyor. Biz demokratik bir ülkeyiz, burada bu işi başka yöntemlerle yapmalıyız. Son 2-3 yılda tasarrufa yönlendirilmesiyle hatta kredi kartlarındaki taksidin kaldırılmasının bile buna faydalı olduğunu söylüyorlar. Şu kadar plastik bir şeyi sanki para olarak karşılığını ödemeyecekmişiz gibi düşünüyoruz, iki şey alacağımıza 4 şey alıyoruz. 'Nasıl olsa taksit olacak' diye düşünüyoruz. Hepsi insanların belki bir anlık gafletlerinin karşılığı. O yüzden bizi tasarrufa meylettirecek tedbirleri de almamız lazım."

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "İktidar her ülkede vardır ama muhalefet varsa onun adı demokrasidir. Bizim muhalefetimiz de bu. Ne küçük görelim, ne alay edelim. Evet onların söyledikleri, yaptıkları yanlış olabilir ama 'muhalefet var ki biz de iktidardayız ve bu ülke demokrasiyle yönetilebiliyor' dememiz lazım" dedi.

Bülent Arınç, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Bursa Şubesinin, Kültürpark'taki yeni hizmet binasının açılış töreni ve "20'nci Yıl Gala Programı" etkinliğinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de iyiye giden ekonominin, daha iyi olması gerektiğini söyledi.

Hükümet olarak 12 yıldır iktidarda bulunduklarını, bu zaman zarfında halkın kendilerine güvendiğini, desteklediğini ve dua ettiğini gördüklerini dile getiren Arınç, "Fakat ben şunu da biliyorum, eğer ekonomide 3 günlük bir kırıklık olsa, bir bozulma olsa bugünkü seviyelerinden 3 günde biraz daha geriye düşseler aynı sevgiyi bulamazsınız" diye konuştu.

Arınç, insanların biraz midesi, biraz cebiyle de hareket ettiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Biraz işsizlik oluverse, biraz hayat pahalılığı olsa, biraz başka şeylerden olumsuz bir gidişe gitsen, inanın hemen seçim sonuçlarına yansır. O yüzden bizim ekonomiyi sağlam tutmamız lazım. Ekonomide gerçekçi adımlar atmamız lazım. Yeri geldiğinde acı da olsa bazı şeylere dönüşümüz de gerekebilir. Burada el ele vereceğiz ve Allah'ın izniyle şu anda hiçbir sorun yok gibi görünüyor ama kendi içinde bir yenilenmeye de bizim ihtiyacımız oldu. Dün de söyledim yani siyasi istikrarı mutlaka korumalıyız. Onun için hepimiz itina göstermeliyiz. 'İyi de başkasına tavsiye etmek kolay, sen de bir kendine dön bakalım' derlerse, biz de hükümet olarak siyasi istikrarın korunmasına ayrıca önem vermeliyiz."

Türkiye'nin yönetilmesi zor bir ülke olduğunu vurgulayan Arınç, ancak kendilerinin bunu başarıyla götürdüklerini dile getirdi.

"Önemli olan Türkiye'nin yönetilebilmesidir"

Arınç, içindeki ve dışındaki gelişmelerin Türkiye'yi yönetilemez bir ülke haline getirmemesi, bundan da herkesin kaçınması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Önemli olan Türkiye'nin yönetilebilmesidir. Bugün güçlü başbakanlar, güçlü hükümetler gördük. 11,5 veya 12 yılını Sayın Başbakanımız şimdi Cumhurbaşkanımız şimdi de aynı kabineden yetişmiş içeriyi dışarıyı bilen, doğuyu-batıyı bilen inanç şuuruna sahip bir arkadaşımız başbakanımız olarak, devam ediyoruz. Mutlaka bizim üzerimizde de siyasi istikrarı korumak ve kollamak gibi bir görevimiz var. Buradan rahatlıkla şunu söyleyebilirim; 76 milyon yüksek bir nüfus ve bu nüfus dinamik bir nüfus. 'Elbette bir ülkede demokrasi var' diyebilmemiz için iktidarı göstermemek gerekir. Muhalefeti göstereceksiniz. İktidar her ülkede vardır ama muhalefet varsa onun adı demokrasidir. Bizim muhalefetimiz de bu. Ne küçük görelim, ne alay edelim. Evet onların söyledikleri, yaptıkları yanlış olabilir ama 'muhalefet var ki biz de iktidardayız ve bu ülke demokrasiyle yönetilebiliyor' dememiz lazım."

"Eleştiri olmazsa olmaz"

Eleştiri olmazsa, demokrasinin ve istikrarın da olmadığını anlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Biz de şöyle bir kanaat var; '12 senemizi gecemize gündüzümüze kattık. Gözünüze, dizinize dursun hala bizi mi eleştiriyorsunuz? Ne yapmadık ki sizin için. Bu yollar, bu hastaneler, bu üniversiteler sizin için değil mi? Şunlar, şunlar sizin için değil mi?' Evet bunların hepsi milletimiz için yaptık. Muhalefet de bu köprülerden geçiyor, onlar da bu üniversitelerde, onlar da bu Marmaray'a biniyor karşı tarafa gidiyor ama eleştiri insanın doğasında var. Eleştiri olmazsa olmaz. Bazı insanlar bilerek eleştirir, bazılarının da damarında vardır. Bir büyüğümüz derdi ki, 'bu adam eleştirmeden duramaz' Mesela derdi; 'şu kapıdan Hazreti Ebubekir içeri girse' o mübarek insan, Peygamberimizin dostu, herşeyini ona feda etmiş bir insan, cömertliğin sembolü. Bizim adam derdi ki; 'boyu da amma uzunmuş' Mutlaka söyleyecek birşey bulur insanlar. Hazreti Ebubekir gibi adama da 'boyu da amma uzunmuş' başkasına belki de kısaymıştır, uzun adam. Kısası da var, uzunu da var. Yani birşey bulacak ki adam eleştirsin. Ancak onunla tatmin oluyor. Ne yapalım adamı asacak, kesecek halimiz yok. Bir kısmına bakarsın, gülersin geçersin. Bir kısımına cevap vermeyi gerektirdiği için cevap verirsin. Bir kısmı da doğrudur, sen farkında değilsin. O zaman da 'adam ne kadar iyi bir iş yaptı, benim bir yanlışımı ortaya koydu. Kendime çeki düzen vereyim' dersin be kardeşim ama 'kimse beni eleştirmesin' diye bas bas bağırmaya gerek yok. Eleştiri olacak. Bir ülkede demokrasi varsa, iktidar varsa, muhalefet de olacak ve eleştirecek."

Arınç'ın bu sırada, "değil mi arkadaşlar, niye susuyorsunuz?" demesinin ardından salonda bulunanlar alkışla karşılık verdi. Bunun üzerine Arınç, "Yoksa aklınıza başka birşey geldi de korktunuz mu? 'Ne yapsak acaba diye düşünüyor musunuz?' Burası MÜSİAD. Doğruya doğru, eğriye eğri" ifadesini kullandı.

Eleştirilerle insanların birbirlerini daha iyi tanıyacaklarına da değinen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Eskiden bu diyalog denilen şeyi çok güzel anlatan bir kural var. İki kişi karşılaşır. Biri diğerine der ki; 'Senin düşündüklerin yanlış. Seni dinlemeye bile gerek yok ama söylediklerinden doğru olanlar da vardır. O zaman sen konuş. Benim bütün düşündüklerim doğru ama içinde yanlış da olabilir. O zaman ben konuşayım da sen dinle' Sen konuş, ben dinleyeyim, ben konuşayım, sen dinle olursa kavga olmaz. Kesinlikle olmaz. 'Hiç kimse bunları böyle konuşamaz' dersen işin sonu kötü olur be kardeşim. Bırak konuşsun adam, açılsın ya. Doğru yapıyorsan karşılığını ver. Yanlışsa düzelt. Bir kısımında saçma sapan şeyler olur, güler geçersin, 'bu devirde böyle şey de olur mu kardeşim' dersin. İnsanlar çeşit çeşittir. 76 milyon insan 76 tane farklı karakter. O zaman ne olacak? Ülkeyi iyi yönetebileceğiz. Çünkü eleştirisine kulak asmazsan, sözünü dinlemezsen , sözünü kesmeye çalışırsan birikir birikir birikir Türkiye yönetilemez hale gelir çünkü sokaklara çıkarlar, konuşmanın ötesinde kötü şeyler yapmaya başlarlar onlarla baş etmek de giderek zorlaşır. 'Konuşsun da açılsın adamlar. Konuşsun da bakalım ne cevherler biliyorlarmış bir kez daha dinleyelim' diyeceksiniz. İnşallah MÜSİAD'ın bize öğrettikleri bu. Konuşacağız, anlatacağız, söyleyeceğiz, dinleyeceğiz."

"12 sene Türkiye'yi tek başına yönetmek demek, altın ödül almak demektir"

Arınç, sabah yanına gelen bir kişinin başka biriyle randevu almak için kendisinden aracı olmasını istediğini kaydetti.

"Bunlar doğru şeyler değil" diyen Arınç, sözlerine şöyle devam etti:

"Kim görüşmek istiyorsa vakit, izin, imkan, eğer hemen değilse telefon açarsınız, 'şu an müsait değiliz, bir hafta, 10 gün sonra olsa olur mu?' dersiniz. Ben şahsen böyle yapıyorum ama görüşürsünüz. Görüşmekten korkmayalım, dinlemekten korkmayalım, eleştirilmekten korkmayalım. Çünkü biz güçlü insanlarız, 12 sene Türkiye'yi tek başına yönetmek demek, altın ödül almak demektir. Allah nazardan saklasın ama biz 12 sene iktidar olmak için kurulmadık. Bizim hedeflerimiz var, 2023 var. Ne kadar kaldı? Allah kısmet ederse 9-10 sene. 'Keşke 2023'te bitse' diyen muhalefet var, bitmiyor. Turpun büyüğü heybede. 2053 var, bitmiyor 2071 var. Şimdi kundaktaki çocuk büyüyecek, ağabey, abla olacak. Evlenecek, çocuk çoluk sahibi olacak. Onların çocukları için de hedeflerimiz var. Böyle olursanız büyük olursunuz."

Konuşmasının ardından Arınç, 20 yılını dolduran MÜSİAD üyelerine plaket verdi.


 

KAYNAK:
AA
ETİKETLER:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER