Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Bilen, 2001 krizi sonrasında iktidara gelen AK Parti'nin kötü manzaranın düzeltilmesi ve kamu finansmanı için daha fazla vergi gelirlerine yönelerek borçlanmayı azalttığını, düşen enflasyona paralel reel faizlerin de hızla düşmesinde çaba harcadığını söyledi.
Bilen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, faiz lobisi kavramının küreselleşen dünyada sermayenin serbestleşmesi ve sermaye sahiplerinin elde ettiği yüksek reel faiz getirisine tepki olarak kullanılmaya başladığını vurguladı.
Küresel finans kapitalinin özellikle gelişmekte olan ülkelerde yüksek düzeyde reel faiz getirisi elde etmesi ve gelir dağılımının bu kesim lehine bozulmasının bu kavramın toplumdaki çeşitli kesimler tarafından ilgi görmesine yol açtığına dikkati çeken Bilen, "1980 sonrası dönemde bu tür ülkelerde kamu açıklarının bu sermaye tarafından finanse edilmesi için yüksek faizler teklif edilmiş, bu ülkelerde yıllar içinde kamu borç yükü ve faiz maliyetlerinin artması, bu kavramın önemli diğer nedeni olmuştur" diye konuştu.
"Kamu harcamalarının finansmanı için borçlanma daha fazla tercih edilmiştir"
ABD'de 1950 yılında finansal piyasalardaki işlem hacminin milli gelire eşit düzeydeyken, bu değerin 2000 yılında milli gelirin 50 katına çıktığını vurgulayan Bilen, finans kapitalin bu kadar hızlı büyümesi ve yüksek getiri elde etmesinin, ekonomik büyüme ve istihdam artışı için sakınca oluşturduğunu, 1997'deki Asya krizi olmak üzere birtakım krizlere yol açtığını anlattı.
Bilen, şirketlerin 1970'lerde karlarının yüzde 15'inin finansal gelirlerden oluştuğunu, 2005 yılında ise bu payın yüzde 40'a çıktığını gördüklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Bu dönemde genişleyen finans kapitalin Türkiye üzerindeki etkilerine baktığımızda Türkiye'de 1986'lardan 2003'lere kadar olan dönemde vergilerin toplam kamu harcamaları içerisindeki payının yüzde 70'lerden yüzde 50'lere kadar düştüğünü görüyoruz. Kamu harcamalarının finansmanı için borçlanma daha fazla tercih edilmiştir. Buna paralel Türkiye'de borç ve faiz yükü hızla artmaya başlamıştır. Toplam kamu iç ve dış borçlarının GSYİH oranı 1986 yılında yüzde 33 civarındayken, bu oran 2001 yılına kadarki süreçte artış trendini koruyarak yüzde 73'e yükselmiştir. Türkiye'de bu süreçte reel faizler 1990'lı yılların ortalarından itibaren zaman zaman yüzde 20'lere kadar artarken, gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 5 civarındadır. Bu dönemde kamu, yüksek faiz maliyetine muhatap olmuştur.
Öyle ki 2001 yılında Türkiye'de vergi gelirlerinin sadece faize giden nispeti yüzde 100'e ulaşacak hale gelerek, kamunun finansman krizi haline dönüşmüştü. Bu krizin sonrasında iktidara gelen AK Parti, istikrarlı biçimde kamu borç oranını azaltarak günümüzde yüzde 37 düzeyine indirmiştir. Günümüzde Japonya, ABD ve çok sayıda Avrupa ülkesinde bu oranın yüzde 100'ü geçtiği bilinmektedir."
"Faiz lobisinin kabul görmesinde kamu finansman krizi etkili oldu"
"İstanbul Sanayi Odasına kayıtlı 500 büyük firmanın faaliyet dışı karlarının faaliyet karlarına oranını ele aldığımızda 1995-2003 döneminde yüzde 100'ün üzerine çıkacak kadar arttığını görüyoruz" diyen Bilen, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye'de bu firmaların esas faaliyet alanından elde ettikleri karın çok daha fazlasını üretip istihdam oluşturmaktansa faizlere yatırarak kazanç sağlamaya yöneldiği süreç yaşandı. Bu yüksek kazanç, kısa vadede işletmeler için avantajlı görülmesine karşın uzun vadede ülkenin büyümesi için büyük tehdittir. Sanayicinin üretimden değil, faizden para kazandığı bir ekonominin küresel dünyada var olma şansı olmayacaktır.
Bütün bu nedenlerden dolayı 2001 krizi sonrası iktidara gelen AK Parti, bu kötü manzaranın düzeltilmesi ve kamu finansmanı için daha fazla oranda vergi gelirlerine yönelip borçlanmayı azaltırken, düşen enflasyona paralel reel faizlerin hızla düşülmesinde çaba göstermiştir. Bu süreçte bir yandan kamu disiplini diğer yandan fiyat istikrarıyla yüksek sayılacak ekonomik büyüme başarısı göstermiştir.
Mayıs 2013 sonrası dönemde ekonomik istikrarı bozup yeniden kötü manzaraları oluşturmak isteyen AK Parti hükümeti karşıtlığıyla yüksek reel faiz geliri elde eden küresel ve yerel finans kapital sahiplerini kasteden Başbakan, 'faiz lobisi' kavramını kullanmaktadır."