ÖNE ÇIKANLAR :
KÜLTÜR-SANATTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 24 Nisan 2024 Çarşamba 07:53

İHH'dan Kurtlar Vadisi'ne teşekkür!

İHHdan Kurtlar Vadisine teşekkür!

İHH Başkanı Bülent Yıldırım, BM’nin yeni raporuyla ilgili ilk kez açıklama yaptı.



Hamit ETEEVRANS - hamit@yazete.com


Tarih 31 Mayıs 2010… Yer Gazze’ye 72 mil uzaklıkta uluslararası sular…

Mavi Marmara, İnsani Yardım Vakfı'nın organizasyonu ile İsrail ablukasındaki Gazze'ye yardım malzemeleri götürürken İsrail’in hain saldırısına uğradı.

İsrail Ordusu'nun gemiye asker çıkarması üzerine organizasyonun amacına ulaşılmadığı kayıtlara geçse de Mavi Marmara saldırısı dünya tarihine kara bir leke olarak eklendi.

Mavi Marmara saldırısı ile İsrail’in ne kadar gaddar ve bu olayda haksız olduğu tüm dünyada ispatlanmış oldu.

Uluslararası sözleşmeler dünyada yardım kuruşlarına ‘yardım götürme’ hakkını tanıdı ancak dünya bu ikiyüzlülüğü çok zalimce kapatmaya çalıştı.

ABD ve AB ülkeleri önce bu olayda hiç sesini çıkarmadı. İsrail’i engelleyen ve kınayan yaptırımlara imza atmadı.

Türkiye ise olayın olduğu tarihten bugüne kadar her zaman kararlı ve dik duruşunu gösterdi.

Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e yönelik sert tavrı dünya basının büyük ilgisiyle karşılandı. Ortadoğu’da Başbakan Erdoğan, Ortadoğu'nun yeni lideri olarak yansıtıldı.

Yayınlanan yeni raporlar gösterdi ki Mavi Marmara baskını, ABD ve AB ülkelerine de büyük dersi verdi.

Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu kaybetmek istemeyen ABD ve AB ülkeleri şimdi de geri adım attı, Türkiye’yi destekleyen açıklamalar yapmaya başladı.
Bu ikiyüzlülük nedir soruyorum herkese…

Mavi Marmara, 9 şehidiyle dünyaya çok önemli bir ders verdi. Mavi Marmara, İsrail’in çok çirkin bir yüzünü ortaya çıkardı.

İnsan hakları diye yırtınıp duran ey dünya duyun bu sesi… 9 Türk’ün öldürülmesine neden sessiz kaldınız? Bu insanlığa ve insan haklarına yakışır mı?

Ama şunu hiçbir zaman unutmayın! Doğruluk ve hakikat her zaman açığa çıkar… Ne kadar gizlemek isteseniz de…

Medyada uzun bir süredir açıklama yapmayan İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, sessizliğini ilk defa yazete.com’da Hamit Eteevrans’la Yüz Yüze için bozdu.

BM’nin yayınladığı raporu değerlendiren Yıldırım, çok çarpıcı açıklamalar yaptı.

H.E



İşte İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım ile yapılan o söyleşi:

-BM Mavi Marmara ile ilgili raporu açıkladı. Dünya Türkiye-İsrail ilişkilerine odaklandı. Öncellikle bu son süreci değerlendirebilir misiniz?

BM içerinde yetkiyi elinde tutan güvenlik konseyinde söz sahibi olanların dışında 3’üncü dünya ülkeleri diyebileceğimiz toplulukların oluşturulduğu komisyonlara az-çok güveniyoruz. Ve nitekim insan hakları komisyonu bunlardan oluştu. Ve insan hakları komisyonu Mavi Marmara’da bizi yüzde yüz haklı çıkardı. Düşünün BM’den iki rapor çıktı. İkisi de tam zıt. Ve orada İsrail’in işlediği suçları tasnif etti. İlk defa BM’de bir suç tasnifi söz konusu…

Bu ikinci Palmer komisyonu siyasiydi ve komisyon üyelerinin Türkiye’de bir temsil vardı, diğer üçü zaten İsrail yanlısıydı. Biz bunu biliyorduk. Bildiğimiz için avukat arkadaşlarımız BM’ye gidip resmi başvuruda bulundu. Ve, ‘bu komisyonu biz kabul etmiyoruz’ dedik. Çünkü bu bir tiyatro oyunu… Komisyon üyelerinin geçmişine baktığımızda, bunlar İsrail’in paralı askerleri tabiri niteliğinde…

Hepsinin elinde kan var. Masum insanları öldürmüş… Kendi bulunduğu toplulukta kadın çocuk demeden katleden insanlar Mavi Marmara’daki 9 şehidin öldürülmesindeki haksızlığımı ortaya çıkartacaklar. Hayır. O zaman da parayla katliam yapmışlardı şimdi de parayla İsrail’in istediği kararları çıkaracaktı. O yüzden bu komisyonu itibarlı görmedik. Bunu çeşitli makamlara başvurarak da ortaya koyduk. Toplumu da bunu sunduk zaten. Aslında biz bu sonuçtan memnunuz. Herkes kendisine yakışanı yaptı. İsrail kendisine yakışanı yaptı. Yıllarca yaptığı gibi katliamları işledi ve sonra kendisini haklı çıkarmaya çalıştı.

Türkiye tarihiyle buluştu ve bölge gücü olduğunu, gerekirse de bunu dünyaya karşı adalet için karşı çıkabileceğini ortaya koydu. Türkiye kendisine yakışanı yaptı. BM’de kendisine yakışanı yaptı. BM, Srebrenitsa’da Müslümanların ölümüne izin verdi. Somali’de biliyorsunuz, çocuk kaçırmaları ve bir sürü kirli işler var. BM’nin içinde kirli bir damar var.

Bu damar işte güçlü bir damar… Ama bu damara karşı çıkanlar da var. İşte biz bu damara karşı çıkanların biraz daha adil olduğunu düşünüyoruz. O nedenle sonuçta herkes kendine düşeni yaptı. Zaten bu sonuçta da sadece İsrail değil, İsrail’in de arkasındaki güçler de deşifre oldu. Ve şu anda İsrail artık bölgede yalnızlaştı. Daha da yalnızlaşacak.
Türkiye bağımsızlaştı. Türkiye’nin bağımsızlık bildirgelerinden bir tanesidir bu… Birçok bildirge var ama bu en önemlisidir. Sonuçta Türkiye kendi savunma sanayisinde bağımsızlığını iyice teyit etmek mecburiyetinde kaldı. İsrail ile olan ilişkilerini bitirdi. Bundan sonra herşey daha iyi olacak.

-ABD bu olayın başından sonuna sürekli farklı açıklamalar yaptı. Mavi Marmara olayı olduktan sonra rengini tam olarak belli etmedi. Ancak son açıklamalarına baktığımızda fikrini değiştirmiş gibi… ABD, Türkiye’yi mi kaybetmek istemedi yoksa Ortadoğu’daki hâkimiyeti elden mi kaçırmak istemiyor? Nedir bu ikiyüzlülük?

Hepsi var. Tek boyutlu değil bu… Ortadoğu’daki gücünü ve Türkiye’deki gücünü kaybetmek istemiyor. Olayın haklılığı ve kendi ağırlığı… Yani, canlı yayında adamlar 72 milde insan katlettiler. Gemiye indiler ve yaralıları kurşunlandılar, eziyet çektirdiler. Bunu tüm dünya gördü. Olayın kendi gücü ABD ve AB’nin İsrail’e açık destek vermesini engel oluyor. Ve bu gücün karşısında kimse duramaz. Hakikatin karşısında hiç kimse duramaz.

- ABD pişman oldu diyebilir miyiz?

ABD şöyle pişman oldu bence… Keşke o gün devreye girip de İsrail’e bu yanlışlığı yaptırmasaydı. Bu arada bunu da söyleyelim. Biz İsrail televizyonlarına canlı yayınla bağlandık Mavi Marmara’dan… Bütün İsrail halkına şöyle seslendik.

Dedik ki, “Yöneticilerinizi uyarın. Sakın bu gemilere dokunmasınlar. Eğer böyle bir hata yaparlarsa krizi iyi yönetmemiş olurlar. Ambargo size uygulanmış olur. Eğer akıllıysanız izin verirsiniz, bu gemiler içeriye girer, yükünü boşaltır ve gider. 3-4 gün sonra gündemden düşer. Yani bir geminin içeri girmesinde ne zarar var? Sonuçta o gemide ne olduğunu Türkiye’nin gümrüğü biliyor. İçinde silah olmadığını biliyor. Biz geminin içinde ne olduğunu dünyaya ilan etmiştik. BM’ye çağrıda bulunduk. ‘Gelin siz de gemiyi kontrol edin, içinde ne var kontrol edin’ dedik. Hatta Gazze Limanı’na yaklaştığı zaman, Gazze’deki BM görevlileri gelsin, bu gemileri onlar kontrol etsin, araştırsınlar. Yardımları birlikte dağıtalım. Bu gemilere izin verin. Eğer izin vermezseniz, İsrail 1 yıl sonra öyle kötü duruma düşer ki siz çok pişman olursunuz’ dedik.

HİÇBİR ŞEYİ SAKLAMADIK

Bu gemiden hiçbir şey saklamadık. Bu günleri de öngördük. A,B,C senaryolarına göre, 5 tane senaryo hazırladık. En kötü senaryolara göre de İsrail’i ve dünyayı da uyardık. Bu geminin en önemli özelliği şeffaf oluşudur. Biz hiçbir şey saklamadık. Dünyaya herşeyi net bir şekilde gösterdik. Hatta gemi kameralarla donatılmıştı. Gemide sadece lavabo kısmında kamera yoktu. Bu kameralar 24 saat kayıt yapıyor ve bu görüntüleri dünyaya canlı olarak veriyordu. Gemideki bütün konuşmalar, insanların birbirleriyle diyaloğu, hiçbir şey gizli değildi. Bu kadar herşey şeffafken, İsrail böyle bir şey yaparak herkese meydan okudu. İsrail ‘istediğimi yaparım’ dedi.

Asıl onların derdi Gazze değildi. 'Doğu Akdeniz’de söz sahibi benim, buradan petrol ve gaz çıkartacağım. Bunun için buraya sadece 20 mil değil, 40 mil değil, 72 milde de hiçbir gemi yanaşamaz’ mesajını verdi.

ABD' İSRAİL'DEN NEFRET EDİYOR

- Geçtiğimiz günlerde İsrail sondaj çalışmaları yaptı. Türkiye gerekli açıklamayı yaptı ancak yine kimse bu uyarıyı dinlemedi…

Evet… Mavi Marmara’nın saldırıya uğradığı yerde sondaj yaptılar. Bunlar o kadar göründükleri kadar güçlü değiller. Bunlar sadece korku imparatorluğu oluşturmuşlar. ABD bile artık bunlardan nefret ediyor.

ABD’de bir senatör Mavi Marmara’dan dolayı ‘İsrail’e yapılan silah yardımları dursun ve silah satışları dursun’ diye bir konuşma yaptı.

Yani ABD halkının çoğu bunları istemiyor. Siyonizme karşı çok ciddi bir nefret oluştu. Çünkü oradaki Siyonist lobiler siyasetçileri tehdit etti. Ve ‘Biz falan düşünce kuruluşu… Falan kuruluş, seçimlerde şu kadar yardımı yaptık. Eğer bizim dediğimiz olmazsa, İHH terörist ilan edilmezse bu yardımları bir daha ki seçimlerde yapmayız’ dediler. Bu sefer ABD baktı ki, bunlar bizi parayla yönetmeye çalışıyorlar. Bunlar ellerindeki imkânları kullanarak bizi köleleştirmeye çalışıyorlar.

İSRAİL MEVZİ KAYBETTİ

Şimdi düşünün. 10 yaşında 1 çocuk o gazeteyi okuduğunda 20 yaşına geldiğinde hep şununla büyüyecek. ‘İsrail ve Siyonistler bizi parayla tehdit ediyor. Ruhumuzu satın alıyor. Ve aslında tepkisellik oluşuyor. Yani Mavi Marmara’dan sonra İsrail’in her hamlesi İsrail’i mevzi kaybettirdi. Taraftar kaybettirdi. Daha da devam ediyor.

- O zaman bu korku imparatorluğu yıkılıyor diyebiliriz

Korku imparatorluğu yıkıldı. Şu an ortada bir vaka var.

BAŞBAKAN İSRAİL'İN CAN DAMARINI KESİYOR

- Başbakan Erdoğan gittiği her ülkede, her fırsatta İsrail’e meydan okudu. En son açıklaması da ‘Şımarık Oğlan’ benzetmesi yaptı. Başbakan’ın Mavi Marmara krizinden bu yana tutumunu nasıl buluyorsunuz?

Başbakan kendine yakışanı yaptı. Milletimiz onunla gurur duydu. Mavi Marmara saldırısında milletin onuru zedelenmişti. Bu dik duruş herkesi memnun etti. Çok da akıllı gidiyor. İsrail’in can damarlarını adeta kesiyor. İsrail’in yandaşı olan her tarafla diyaloglar kurarak, İsrail’i Ortadoğu’da küçük bir yere hapsediyor. Bu çok önemli bir strateji… İsrail’in müttefikleri artık Türkiye’nin müttefikleri oldu.

Sadece Balkanlarda bir-iki ülke fırsat biliyor. Mesela Yunanistan Aslında Yunan halkı eskiden beri İsrail’i sevmez. Yunanistan’daki krizi de İsrail bahane ederek, şu anda Yunanistan ile çeşitli anlaşmalar yapıyor. Ama Yunan halkı bundan hiç memnun değil. Çok kısa sürede halk bu cevabı hükümetine verir.

- Yakın tarihe baktığımızda hiçbir lider İsrail’e bu şekilde tepki vermemiş…

Burada söylemlerde bazen sert ve duygusal görünüyor ama onun arkasında ciddi bir akıl yattığını hissediyoruz. Attığı adımların hiçbiri böyle günübirlik akla gelerek atılan adımlar olduğunu düşünmüyoruz. Aklı, duygusallığı, heyecanı çok iyi kullanan bir Başbakan’a sahibiz.

BUNU YENİLGİ OLARAK KABUL EDERLER

- Özür dilenecek ve tazminatlar ödenecek denildi ama İsrail bir türlü buna yaklaşmıyor. Bunun sonu nereye gider?

Özür çok büyük bir başarıdır. Çünkü Siyonist teolojide özür dileme gibi bir olgu yok. Bunu onlar bir yenilgi olarak algılarlar. O zaman İsrailliler bunu diyecek: “Biz seçkin insan değilmişiz” Çünkü Siyonistler kendilerini seçilmiş ve diğerlerini onlara sadece hizmet eden hatta insan olarak bile görmezler. Onu kabul etmiş olacaklardı. Bu da kuruluş felsefelerini tamamen ortadan kaldıracaktı. Ama başka şansları da yok.

Özür, tazminat fakat en önemlisi 9 şehidin karşılığı ambargonun kaldırılmasıdır. Şehit ailelerinin gönlü bu konuda bir beklentiye yönlenmiş durumda. Son gelinen noktada zaten bu üçlü istek talep ediliyor. Yani dünyanın hiçbir tarafında bu ambargo kabul edilen bir şey değil ki… İşin ilginç tarafı da şu… BM’de ve Cenevre sözleşmesinde ambargo uygulayan bir topluluğa yardım kuruluşlarının yardım götürme hakkı var. Yardım koridoru açmak hakkı var yardım kuruluşlarının…

Misurata’da da ambargoyu kaldırdık. Biz buradan gemimizi çıkardığımızda Kaddafi, “İnsani yardım gemisini vuracağız, gelmesin” şeklinde açıklama yaptı. Biz buna rağmen gemimizi gönderdik ve Misurata’ye girdi, yükü boşalttı ve gemi bombalandı. Limanda insanlar öldü. Ondan sonra da Misurata’ya yardımlar akmaya başladı. Yardım kuruluşlarının görevleri bunlar…

Uluslararası sözleşmeler bize bu görevi veriyor, sorumluluğu yüklüyor ondan sonra bazı densizler diyor ki, ‘Sorumluluğu niye yerine getiriyorsunuz?’ Bence bu tip yardım kuruluşları sorumluluklarını yerine getirmiyorsa yardım kuruluşu değildir ve kapatılmaları lazımdır.

- İkinci filo neden yola çıkmadı?

İkinci filoyu Avrupa ile ortak çıkarma hedefimiz vardı. Ve sefer ki stratejimiz aslında Avrupa merkezli çıkmasıydı. Mavi Marmara Avrupa’ya gidecekti ve oradan hareket edecekti. Fakat sertifika bir türlü yetişmedi. Bize bu sertifikayı vermediler. Biz Türk bayrağıyla çıkmak istiyorduk. Vermeyince Avrupa’daki arkadaşlar da hazırlıklarını tamamlayamadılar.

Sonra hazırlıkların tamamlanmasının sebebiyle ilgili koalisyon, ‘Burada Türkiye’nin bir organizasyonu gibi Mavi Marmara olursa görülür, o zamanlar limanlara izin verilmiyor’ dedi. Biz de, ‘O zaman biz de yeni gemi alalım, çıkalım’ dedik. Gemi alındı ama buna rağmen çok az gemi çıkarılabildi. Limanlar izin vermedi. O yüzden bu filo çıkamadı. Sertifikaları bugünlerde tamamlamış oluyoruz. Mavi Marmara’nın kutsallaştırılması yanlış... O olmazsa başka gemi olur. Mavi Marmara çok zayiat vermiş. Canımız çıktı bu sertifikayı alabilmek için… Ama sertifikayı verdiklerinde çıkar mıydık? Herhalde çıkardık.

İkinci filoya gelmek için İHH’ye 1 milyon kişi tarafından başvuru yapıldı. Türk halkı çok üzüldü. Hayatta en zor kararımdı. Açıklama yaparken de çok kötüydüm. 20 yıldır bu işleri yapıyorum ama ilk defa şunu yapacağız deyip de bir şeyi yapamadık. Ertelemek zorunda kaldık. İnşallah bu Hudeybiye gibi oldu. Sonuçlarını da biliyorsunuz. Mavi Marmara ile elde edilmek istenen sonuçların hepsi elde edildi.

BU İŞİN KENDİSİ KENDİSİNİ SAVUNACAK

- Kurulduğunuz günden bugüne dünyanın neresinde yardıma muhtaç bir yer varsa yardım etmeye çalışıyorsunuz. Büyük bir özveri var ortada… Sizi terör örgütü olarak ilan eden İsrail’e neler söylemek istersiniz?

Bunu dikkate almadık. Ve o günlerde de açıklama yaptık. Sizi terör ilan edecekler, aman çalışmalarınızı şuraya buraya kaydırın’ şeklinde birçok strateji üretip yanımıza gelenler oldu. Biz şunu söyledik. Mavi Marmara’da bir şey yaşadık ve yaşadıklarımızı biz biliriz. Orada gemide olanlar da bu manevi havayı yaşadılar. Bundan dolayı hiçbir şeyden korkmuyoruz. Bu işin kendisi, kendisini savunacak. Yani kendisi dünyaya duyuracak. Kendisi haklılığını ortaya koyacak. O nedenle bizi terörist ilan edemezler. Çünkü ilan etmeleri için herhangi bir delile ihtiyaç var. Öyle ellerinde bir delile ihtiyaçları var bu da mümkün değil. Biz oraya çok şeffaf gittik. Derlerse de buyursunlar, etsinler’ diye açıklama yaptı.

O zaman ben İsrail ve Amerika’nın terör kavramını insanlar sorgulamaya başlar. Terörist nedir? Yani gelip Irak’ta 1 milyon insanın başına bomba yağdırmak mı, Afganistan’da hergün çocuk öldürmek mi? Afganistan’daki çocukları öldürürken işkence yaparken, bundan zevk alırcasına çektirmek, Müslümanları kirletirken, çırılçıplak soyup boyunlarına ip bağlamak, ateşlere atmak mı? Bu mu terörizm midir? Yoksa Mavi Marmara’ya binip çocuk parkı götürmek mi terörizmdir? Bu daha büyük bir sorguya sebep olabilir. Biz de bu yükü kaldırırız dedik. Biz zaten dünyada adaletin açıkça anlaşılmasını istiyoruz. O zaman biz İsrail’in yüzünü ortaya çıkarmak isterken birden bire onun arkasındaki güçleri de ortaya çıkarmış oluyoruz. ‘Bu arada birazcık yıpranırız. Bunu da göze aldık’ dedik.

MAVİ MARMARA HERŞEYİ DEŞİFRE EDİYOR

İsteyen istediğini yapsın. Şu an da aynısını söylüyoruz. Hiç umurumuzda değil. Mavi Marmara olayı herşeyi deşifre ediyor. Türkiye’de, dünyada, kim İsrail yanlısı, kim korkak, kim gece yatağında rahat yatarken öldürülen Filistinli çocukları düşünmüyor. Böyle garip şeylerin hepsi deşifre oldu. Bunların da unutulacağını zannetmesinler.

Bunların hepsi insanların kalbine işlendi. İnsanlar biliyor. Mavi Marmara’ya bir deşifre aracı olayı diyoruz. İkincisi Mavi Marmara öğreticidir. Adaleti, özgürlüğü, direnişi öğretiyor. Dünyada bir olay düşünün… Bir olay dünyanın en ücra köşelerine kadar gidebilmiş. Bana bu bugüne kadar kimse anlatamaz. Her dinden her milletten ve televizyonun olmadığı yerler de bile bu olayın bilindiğini görüyorsunuz.

O gemiye çok samimi bindik. Hiçbir hesabımız kitabımız yoktu. Allah’ın bize yardım ettiğini gördük. Şehitler verdik. Orada kimse kaçmadı. Üzerimize kurşunlar yağıyordu.

-Hiç unutamadığınız bir anınız var mı?

Mavi Marmara başından sonuna kadar unutulmaz… Saldırı anında, düşünün ki şurada bir kurşun patlasa hemen kaçışırız. Ama adamların elinde otomatik ve en gelişmiş silahlar vardı. Saldırı anında kimse kaçmadı. Bir yaralansa, bir yere düşse öbürü gidip alıyordu onu… Bunu iç unutamıyorum. İkincisi de, rahmetli Furkan çok sessizdi. Bir ara yanıma geldi. “Başkanım bu yıl okulumu bitiriyorum. Hedefim doktor olmak ve Afrika’ya gitmek, insanlara yardım etmek… Ama yapabileceğim daha iyi bir şey varsa sizin yönlendirmenize göre bir şey yapayım’ demişti. Ben de, önce ismini sordum sonra, “Şu anda yoğun bir trafik var. Daha sonra oturup seninle konuşalım” demiştim. Yani böyle biriydi Furkan… Onun bu sözlerini unutamam...

- Genel olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Gönüllerimiz rahat olsun. Orada herkes çok dik durdu. Herkes aklıyla hareket etti. Hiç kimse körü körüne ölüme gitmek için o yolculuğa çıkmadı. Süreçlerin hepsi istişarelerle oldu. Hiç kimse İsrail’in bu kadar gaddar olabileceğini düşünemedi. Saldırabileceği ihtimali vardı bizde de ama geminin makine dairesini vurur, plastik mermi kullanır, o da ses çıkarır diye düşündük. Bir de şu yanılgıya düşmeyelim. İsrail’in plastik mermisi, normal mermiler gibidir. Yani orada birçok arkadaşımız diri diri vücutları bıçakla kesildi ve vücudun içinde 45 dakika plastik mermi arandı. Hiç ilaç vermeden oldu bu olay… Çünkü bunlar yasadışı mermiler kulandı. Bu mermiyi savunanlar gidip İsrail’in plastik mermisi karşısında kendisini korusunlar.

DÜNYA BİZİ DUYMADI

Şunu da unutmayın. Önce uyarı yapmadan saldırdılar. Daha çıkmadan 2 kişiyi yaralamışlardı zaten… İnsanlar kendilerini savunmak zorunda kaldı. Bazıları diyor ki,‘Demirleri niye kestiniz.’ Ben de onlara, ‘Bakın bakalım, orada her şeyin saati yazıyor. Tacizden sonra tüm dünyaya 7 saat canlı olarak seslendik. Dedik ki bunlar bize saldıracak. Biz hissettik bizi vuracaklarını… Hiç kimse bize ses vermedi. Bunun üzerine insanların bir kısmı kendilerini savunmak için demir kestiler. Bu tacizden sonra oldu. Çünkü İsrail’in geleceğini herkes anlamıştı.

KURTLAR VADİSİ FİLİSTİN'E TEŞEKKÜR

Türkiye’ye, hükümetimize, Türk halkına ve Pana Film’e çok teşekkür ediyorum. Kurtlar Vadisi Filistin kendisine yakışanı yaptı. Hepimiz çok mutlu olduk. Umarım Kurtlar Vadisi serileri devam eder. Çünkü Türk halkına ve dünyaya çok ciddi manada moral veriyor. Birçok konuyu da işliyor. Bazıları bunu anlamayabilir ama anlayanlar da anlıyor. Bu filmlerde çok çarpıcı mesajlar verildi. Onun için kendilerine çok teşekkür ediyorum.
KAYNAK:
ETİKETLER:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER